Formula 1’de “en genç” rekorlarının son 15 yılda ardı ardına
kırılması bir tesadüf değil. F1’in yarış galipleri ya da şampiyonları
1950’lerde 40-50 yaşlarda iken günümüzde 30’lu yaşlardaki pilotlar bile gençlerle
rekabette zorlanıyor. Yarış kazanma yaşı 18’e kadar düştü ve F1’in kapısında
bekleyen onlarca çok yetenekli pilot adayı var. Peki, bu değişim nasıl oldu?
Eskiden yani 1990’lar da dâhil olmak üzere F1’in ilk 50
yılında pilotlar çok zorlu bir süreçten geçerlerdi. Bütçesi olan, destek
bulanlar bir şekilde kendi imkânlarıyla alt serilerde yarışır, başarılı olanlar
İngiltere’ye gelir, binbir zorlukla ulaşabildikleri takım patronlarına
kendilerini reklam ederler ve doğru zaman/doğru mekân ikilisini tutturanlar öne
çıkardı. Gilles Villeneuve’ün F1’e giriş hikâyesi bunun en güzel örneklerinden
birisi. Evini ve arabasını, kısacası tüm mal varlığını satıp alt serilerde yarışan
yetenekli Kanadalı Mclaren tarafından keşfedilmese belki tarihin tozlu
sayfalarında kalacaktı. Rush filmini izleyenler de Lauda’nın yarışmak için
nasıl zorladığını hatırlar.
2000’li yıllara girdiğimizde takımlar uyanmaya başladı, zira
rekabetin kuralları değişmeye başladı. Yetenekli pilotları transfer etmek için
savaş yapmak yerine kendi pilotlarını kendileri yetiştirmeye başladılar. Yazıda
bu geliştirme programlarını tanıyacağız ve içlerine dâhil olmak isteyenlerin
yapmaları gerekenleri anlatacağız.
Genç sürücü programlarının en meşhuru ve en dinamik olanı
Red Bull’a ait. 2000’li yılların başında başlayan bu programın elinden onlarca
pilot geçti. Çeşitli serilerde onlarca pilotu destekleyen ve onlara yatırım
yapan Red Bull bu akademiden Sebastian Vettel’i çıkardı ve kazandığı 4
şampiyonlukla akademinin tüm masraflarını kat kat çıkardı. Sahip olduğu iki
takımda Mark Webber hariç (o Jaguar zamanında takımdaydı) tüm pilotlarını
akademi üyelerinden seçtiler ve sadece başarılı olanları takımlarda tuttular.
Onlarca pilotun yine onlarcası F1’in çöplüğüne gönderildiler tartışmalı
biçimde. Red Bull Genç Sürücü Akademisi halen aktif biçimde yetenekleri tarıyor
ve gelecek gördüklerine yatırım yapıyor.
Red Bull kadar bu konuda eski ve başarılı bir diğer takım bu
yolla bir dünya şampiyonu çıkaran Mclaren. Lewis Hamilton’ı henüz daha çocukken
keşfedip yatırım yapan ve yetiştiren Mclaren gerekli zamanda koltuk vermekten
çekinmedi ve ilk senesinde şampiyonluğu kıl payı kaçırdı. O sene Alonso takımda
olmasa Hamilton en genç şampiyon ve ilk senesinde bunu başarmış bir isim
olacaktı. Mclaren Stoffel Vandoorne ve Nick de Vries gibi iki değerli ismi
akademisinde tutuyor şu anda.
Bu işe geç başladığı halde doğru isimlere yatırım yapan bir
takım da Mercedes. Takıma Wolff ve Niki Lauda katıldıktan sonra bu işte iyice
agresif yatırım yapmaya başladılar. Özellikle Wolff genç pilotlar konusunda çok
hassas. Takımın daha birkaç yıl öncesine kadar diğer takımlar gibi doğru
yapılanmış bir programı yoktu. İlk ciddi işleri Pascal Wehrlein 2014’de
programa katıldı. Ondan hemen sonra da Esteban Ocon’u Lotus’un programından devşirdi
Alman takım ve genelde pilotlarını DTM’de yarıştırıp tecrübe kazandırmayı
tercih ediyor. Mercedes Ocon gibi Max Verstappen’e de kancayı taktı ama Red
Bull bu konuda uyanık davrandı. Mercedes’in son hedefi Vandoorne oldu ancak
burada da Mclaren erken uyandı ve pilotunu Mercedes’in elinden kurtardı.
Her takım Mercedes gibi maharetli değil bu konuda. Ferrari
Genç Sürücü Akademisi konusunda çok iyi bir tarihçeye sahip olamadı. İtalyan
takım tarihsel olarak tecrübesiz pilotlarla yarışmadığı için akademi
pilotlarına çok ümit veremedi. Seçtiği pilotlar ya çok başarılı olamadılar, ya
da diğer takımlar tarafından ikna edildiler. Sergio Perez buna güzel bir örnek.
Takım en iyi senesinde Mclaren’e kaptırdı Meksikalıyı. Son güncel örnek de
Lance Stroll. Kanadalı genç pilot Ferrari programına çocuk yaşta dâhil edilip
yıllarca yetiştirildi ancak Williams’ın teklifini daha cazip buldu ve ayrıldı. Jules
Bianchi akademinin belki de en başarılı mezunu olacaktı, ancak ona da kader
engel oldu. Ferrari şimdilerde başarısızlıklar üzerine akademiyi yeniden
yapılandırdı ve başına tecrübeli Massimo Rivola’yı geçirdi.
Peki, bu programlarda neler yapılıyor? Genç pilot
akademileri oldukça pahalı işler aslında. Pilotlar keşfedildikten sonra onlarla
kontrat yapılıyor. Bu kontratlarda yıllar içinde alacakları eğitimler,
simülatör programları, PR işleri, girecekleri seriler yazılıyor, hepsine
eksiksiz katılmaları isteniyor, özel hayata dikkat maddesi konuyor, tabii başka
takımla sözleşme yapamayacakları da vurgulanıyor. Kimseye koltuk garantisi
verilmiyor. Ayrıca programdan çıkış şartları da açıkça yazılıyor. Pilotun bu
program sırasında yapacağı tüm harcamalar karşılanıyor.
Yarış pilotluğu oldukça yüksek fiziksel güç ve dayanıklılık
gerektirdiğinden öncelikle uzman doktor ve fizyoterapistler nezaretinde
fiziksel gelişime önem veriliyor. Antrenman programları belirleniyor, onlara
uymaları bekleniyor. Pilotların bir diğer ihtiyacı mental hazırlık ve
dayanıklılık olduğundan bu alanda da pilotlara uzmanlar eşliğinde eğitimler
veriliyor. Sürücülerin stresle başa çıkma, heyecanı kontrol altına alma,
refleks seviyeleri, duyguları kontrol gibi konularda başarılı olmaları için
gerekli çalışmalar yapılıyor.
Diğer bir alan sürücülerin kültürel seviyelerini artırmak,
ikili ilişkilerde başarılı olmalarını sağlamak. Bunun içerisinde adayın
İngilizce seviyesi yetersizse onu güçlendirmek de var, davranış problemleri
varsa (içine kapanıklık, agresiflik, çekingenlik) onu düzeltmeye çalışmak da
var. Ayrıca dünyadaki son gelişmeleri, ülkelerin kültürel farkları, farklı
kültüre adaptasyon önerileri de anlatılıyor.
Ve en önemlisi tabii ki teknik beceri çalışmaları, yani
simülatör ve sürüş tekniği çalışmaları. Bu çalışmalarda araçtaki ayar
değişikliklerinin sürüşe etkilerini, pistin yüzeyi ve şekline göre sürüşün
değiştirilmesi, mühendislerle çalışma adabı ve yolları ve de tabii ki doğru
frenleme, gaza basış tekniği, vites yönetimi ve direksiyon hareketlerinin
yönetimi gibi çok önemli konular öğretiliyor. Temel olarak simülatör
kullanılıyor, adayın eş zamanlı olarak bir seride yarışması sağlanıyor.
Yazıyı okuyan çoğu arkadaşımızın biz bu programlara nasıl
dahil olabiliriz dediğini biliyorum. O yüzden bu konuya da değinmek istiyorum.
Modern dönemdeki F1 pilotları (eskiler de öyleydi) çok küçük yaşta karting yaparak
başlıyorlar. Burada kayda değer başarılar sağladıktan sonra bu gelişim
programlarına dahil oluyorlar. Eğer bir karting geçmişiniz yoksa ve bu yazıyı
okuyabilecek yaşa geldiyseniz tren artık kaçmış demektir. Yine de çok çok
yetenekli olduğunuzu düşünüyorsanız İngiltere’de herkesin bildiği Thruxton Kart
pisti ya da Capital Kart gibi pistlerin değişik konfigürasyonlarında veya
mesela Ferrari’nin Fiorano pistinde yol araçlarıyla kendinizi test edip örneğin
pist rekoru kırabilirseniz bununla en azından 1 yıl yaşınıza uygun bir kart
takımına başvurabilir ve yarışabilirsiniz. O 1 yılda kendiniz maddi destek
bulmak durumundasınız bunu unutmayın. 1 yılın sonunda şampiyonada ilk 3’e
girerseniz bu CV ile Genç sürücü akademilerine başvurabilirsiniz.
Geçmişinizde kart tecrübeniz varsa ve başarınız da varsa
yine bir kart takımına başvurup uluslararası serilerde bir yıl yarışmanız ve
iyi bir derece almanız durumunda bununla genç sürücü programlarına başvurmanızı
öneririm. Playstation’da pist rekorları kırarak bu iş olmuyor, o karta
bineceksiniz arkadaşlar…
F1’de yarışma ihtimaliniz ve hazırlıkla ilgili sorularınız
olacaksa Twitter hesabıma @metinmete her zaman gönderebilirsiniz.
Yazı uzun sürdüğünden F1’in yetişmiş ve yetişen genç
pilotlarını bir sonraki yazımda anlatacağım.