31 Aralık 2009 Perşembe

Çocukluğumun yılbaşıları...

Bir yılı daha devirdik. 2009'un hayatımın en sansasyonel, en zor, en çok değişikliğinin olduğu sene olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu anlamda bu yılı bitirmek benim için az burukluk ama çok mutluluk demek. Nedense tek sayılı seneler bende negatif, çiftler pozitif etki yapmıştır. Bu anlamda da 2010'u merakla bekliyorum. İlk indikatörler de iyi olacağını gösteriyor, bakalım...

31 Aralık'lar benim için herkese olduğu gibi farklı ve "mixed feeling'ler" yaşadığım günler olmuştur. Bugün şöyle bir eskiye gittim, çocukluğumun yılbaşı gecelerine. İlk hatırladığım şey 1985'i 1986'ya bağlayan gecedir. TRT ekranında, 1985'in 5'inin silinip yerine 6 geldiği basit ve gösterişsiz bir 23.59 hatırlıyorum. Ertesi senelerde bu adet devam etmişti birkaç yıl daha.


Noel baba ve ben...

Sanırım 9 yaşına kadar Noel Baba'nın gerçek olduğuna inanıyordum. Amerika'da olduğunu biliyordum. Ama bu adam öyle böyle bir gün Türkiye'ye gelmeliydi. O yıl da Erzincan'a gelme ihtimali de olabilirdi. Her 31 Aralık gece saat 9 gibi eve yakın ana caddeye çıkardım, öyle ya gelirse eğer oradan geçerdi mutlaka. İstediğim illa hediye değildi, kırmızı kıyafetini merak ederdim, en çok da geyiklerini. Göremedik tabii ki. Sokaklarda yapma Noel Baba'lar gördüğümdeyse benim için unique olan Noel Baba artık tamamen çekiciliğini yitirmişti.

31 Aralık'ta kar yağması

Bu en büyük hayalim ve isteğimdi. Her yıl 1 hafta önceden başlardım hava durumunu kontrol etmeye. Aman o güne kadar ne olursa olsun, o gün yağsın yeter. Yağdığı yıllar olmuştu ama yağmadığı yıllar çoğunluktaydı. Hele yağdığı seneler kar tutsun diye mahallenin çocuklarının yolda yürümesine izin vermezdim, karlar erimesin de camdan izleyeyim diye. Çocukluk işte...

31 Aralık'ta olanlar

Eğer tatilse sabahtan, okuldan geliyorsak da akşam 4'den itibaren TRT ekranlarına geçerdik. Televizyonda hep Noel Baba'lı filmler olurdu. Öncesinde çizgi filmler, sonra normal yabancı filmlerle akşamı yapardık. İnanılmaz huzur verirdi bana bu. Arada sırada Türk yapımı Zeynep Değirmencioğlu ile Külkedisi Sindrella yayınlanırdı, ona da fit olurduk.

Akşama doğru artık yemekler yenirdi ve evde o güne özel hindi, bol meyve, bol kuruyemişle geceye hazırlanırdık. 31 Aralık gecelerinin farklarından biri normalde TRT'de yasaklı olan arabesk ve fantazi sanatçılarının o geceye özel TRT'ye çıkabilmeleriydi. Orhan Gencebay, Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur, Cengiz Kurtoğlu, Emrah.. gibi sanatçılar senede bir defa o gece çıkardı televizyona. Aklıma hep o sahneler gelir. Tüm sanatçılar TRT'nin çekim yaptığı mekanda masalarda oturur ve sırayla şarkılarını söylerlerdi. O gecenin vazgeçilmezi dansözler çıkardı ve gece 12'de de 3-2-1-0 eğlencesi yapılırdı. Saat 02.00'yi geçmeyecek şekilde sızardık.

Yıllar sonra her sanatçı özel tv'lere çıkmaya başlayınca, kanallar onları kendi aralarında paylaşmaya başlayınca Trt'nin o ritüeli son bulmuştu. Benim için de yılbaşı gecesi tv keyfim bir anlamda tarihe karışmıştı. Öyle ya, senenin her günü görüyorum, o gün de görsem ne değişecekti..

"Yeni yıla nasıl girersen tüm yıl öyle geçer"miş

Hadi ordan! Yalan, koca bir yalan. Hiçbir yıl böyle birşey olmadı, nasıl girdiysem sene öyle geçmedi. Hatta alakası bile yoktu. Geçen yıl dizimden ameliyat olduktan 2 gün sonra geçen yılbaşıysa sanırım en acılı geçeniydi. Kankam yanımdaydı ya, başka da birşeye gerek yoktu...

Yeni bir yıl daha geliyor, umarım herkese sağlık ve mutluluk getirir. Bana da sağlık, mutluluk ve hedeflerimi getirsin.