30 Mayıs 2010 Pazar

Türkiye GP değerlendirmesi : Boğalar çarpıştı...

Sezonun 7.yarışı Türkiye GP'si beklenenden de heyecanlı bir yarışa sahne olarak tamamlandı. Red Bull'un farkı açıp gideceği düşünülürken kazaların en kötüsü olarak da nitelenebilecek "takım arkadaşlarının kazası" belasına maruz kalmalarıyla Mclaren dublesine dönüştü ve iki takım takımlar şampiyonasında 1 puan farkla kafa kafaya gelmiş oldular. Pilotlar şampiyonası da Red Bull'ların showuna dönüşmek yerine 5 pilotlu bir hale büründü. Her halukarda sezonun keyifli geçmesi için iyi bir sonuç oldu bugün.

Yarışta görevli olduğumdan zaman ekranlarına bakamadım, yarışın yaklaşık 15 turunu pit duvarından izledim, geri kalanını da ekrandan takip ettim, bu yüzden çok çok detaylı bir analiz yapamayacağım. Yalnız önemli gördüğüm konuları analiz edeceğim.

Yarışın ilk bölümü

Dün yaptığım tahminlerin önemli bir kısmının gerçekleştiğini görmek benim açımdan güzel oldu. Webber ilk turda önde kalmayı başardığından, kaza yaptığı ana kadar gayet diri gözüktü, onu zorlayacak ilk isim Hamilton da ilk virajda kirli tarafın dezavantajıyla geriye düşse de henüz 5.virajda pozisyonunu almış oldu ve o dakikadan sonra Webber'i sıkıştırdı. Webber'in pozisyonunu savunması ise oldukça başarılıydı. Red Bull sürücülerinin değerlendirmesinde buna detaylı olarak değineceğim. Hamiton ilk pit stoplarda yerini Vettel'e kaybedince aslında normal şartlar altında zorlanmış görünse de bence Vettel'den pozisyonunu yarış içinde alacaktı ve Webber'i sıkıştıracaktı. Bu anlamda Hamilton'ın bence bugün yarışı kazanması aslında hızına bakıldığında gayet net bir gerçekti. Mclaren aracı çok başarılı bir şekilde geliştirmiş ve Red Bull'a hızlı bir pistte yetişmiş. Bundan sonraki yarışlarda daha da fazla asılacaklardır sezona. Bana göre şampiyonluk şansı en yüksek takım da Mclaren, ancak takımlar şampiyonluğu bu. Pilotlarda tek pilotun desteklenmesi söz konusu olursa Red Bull'u geçmek imkansıza yakın. Jenson Button'ın da Hamilton'a bugünkü atağı mükemmel anlar yaşattı izleyenlere. Button'ın geçiş konusunda yeteneğinin pek de olmadığını söyleyenlere güzel bir cevap verdi. Takipçiliği seçtiği çizgi ve inatçılığı harikaydı. Ancak Hamilton galibiyeti o kadar istiyordu ki ilk virajda resmen Button'ın önüne daldı ve pozisyonunu korudu. Ben Button'ı artık Hamilton'dan şampiyonluk şansı anlamında ayırmıyorum, tamamen ucu açık bir mücadele geçecek aralarında.



Red Bull'un boğaları çarpıştı...

Red Bull'daki durum gerçekten garip bir hal alıyor. RB6 çok güçlü bir paket ve mevcut durumda ortalamanın üzerindeki her pilot bu araçla yarış kazanabilir. Takım da bu paketten yararlanarak iki şampiyonayı da kazanmak istiyor. Şampiyon olurken de pilotlarda uzun süre kullanabileceği ve imaj olarak da önem verdiği bir ismi şampiyon yapmak istiyor. Webber bu oyunu 3 yarıştır bozuyor. Evet oyun diyorum çünkü bana göre Red Bull takımı net şekilde Vettel'in şampiyon olmasını istiyor. Webber'in de 3 yarıştır sergilediği dominant performansı kimse beklemiyordu. Son 2 yarışta Webber Vettel'e hiç açık kapı bırakmayınca takım Vettel'e yeni bir şasi verdi. Yeni şasiler kaza, büyük değişiklik gibi durumlar dışında pek karşılaşılan durumlar değil. Vettel İstanbul'da pole alabilecekken mekanik sorunla geride kalınca Webber yine galibiyet alacak gibi görünüyordu. Fark oluşmaya başlayınca Vettel'in morali daha da bozuldu ve galibiyet için herşeyi yaptı.

Bugünkü kazadan sonra ilginç bir durum ortaya çıktı. Takım Webber'e son 2 tur benzin tasarrufu yapması için motor gücünü azaltmasını emretmiş. Söylenene göre Vettel Hamilton'ın arkasında kaldığından 1 tur fazla benzin tasarrufu yapmış. Webber de bu açığı kapatması için motor gücü tasarrufu yapması yolunda uyarılmış. Arkadan Vettel gelirken böyle bir emri masum bulmak aptallık olur. Neticede Vettel hızla yaklaştı ve Webber'i geçecekken bana göre yanlış şekilde viraj sonuna gelmeden sağa gitmeyi seçti ve ona izin vermeyen Webber'in galibiyet şansını yok etti, kendisi de yarış dışı kaldı. Takımın bahanesi aptallık diyorum çünkü eğer benzin tasarrufu gerekecekse bunu yarışın son turlarında söyleyebilirlerdi, Vettel arkasından saldırırken değil.



Bana göre bir diğer neden Vettel'in Hamilton gibi agresif bir geçiş ustasına savunma yapma konusunda Webber'den daha başarısız olması. Hamilton pit stoplardan önce Webber'i defalarca sıkıştırdı ama geçemedi. Oysa ki Vettel'e yaptığı hamlelerde başarılı olmaya çok yakındı. Takım da biliyordu ki Vettel orada kaldığı sürece Hamilton Vettel'i geçecek ve Webber'i sıkıştıracak. Vettel'i Hamilton'ın önüne geçirerek Webber'in savunma yapmasını sağlayacak ve Vettel önde rahatlayacaktı. Hem "kendi çocukları" Vettel yarış kazanacak ve psikolojik olarak rahatlayacak, hem de takım duble yapacaktı. Webber'e haksızlık yapmak pahasına... Ama kendi tuzaklarına düşerek dubleyi Mclaren'e altın tabakta sundular... Kötü bir senaryoydu...

Bunlar yetmemiş gibi hem Horner hem de Marko yarıştan sonra kaza için Webber'i sorumlu gösterdiler. Vettel kendi hızının Webber'e göre daha iyi olduğunu ve Webber'in psikolojik olarak kötü durumda kalıp hata yaptığını söyledi yarıştan sonra. Webber ise diplomatik bir dil kullanıp yuvarlak ifadelerle konuyu geçiştirdi. Webber bunun hırsıyla daha da motive olacaktır. Vettel yaşının ve tecrübesizliğinin kurbanı olup çok hata yapabilir. Takımın bu süreci yönetmesi gerçekten zor ve bu durum Mclaren ve Ferrari'nin lehine olacak.

Mercedes gelişiyor

Yarış öncesi değerlendirmemde bahsettiğim gibi Mercedes iyi yönde ilerliyor. Yapılan güncellemelerle şu anda Ferrari'den hızlı oldukları ortada. İki pilot da iyi bir yarış çıkardılar bugün. Yalnız geçen zamanın Schumi'nin aleyhinde olduğunu söylemem gerekiyor. Yeni şasi ve uzun dingile rağmen Rosberg'le neredeyse aynı turları attı, yarışı da arka arkaya çok yakın bitirdiler. Alman pilot bunun stresini taşıyor, padoktaki hali ve hareketleri de stresini yansıtıyor.

Ferrari ise yerinde sayıyor...

Ferrari gelişim yarışında şimdilik Red Bull, Mclaren ve Mercedes'in gerisinde kalmış gibi görünüyor. 2009 yılını gözden çıkarıp tamamen 2010'a odaklanan takımı Mclaren ile karşılaştırıyorum. Mclaren geçen sezonun ikinci yarısının en başarılı takımıydı. 2 yarış kazandılar, 1 yarışı da problem nedeniyle ellerinden kaçırdılar (Abu Dabi) ve gelişim sezonun sonlarına kadar sürdü. Buna rağmen bu yıl da gelişimdeki yeteneklerini ispatladılar. Ferrari'de bu yıl alınacak kötü neticeler yönetimin başını ağrıtabilir. Takım en azından pit duvarı stratejilerinde gelişmiş görünüyor, ancak mekanik ve aerodinamik gelişimde rakiplerini yakalamalı. Herşeye rağmen Fernando Alonso hala yarışta ve gelişim ortalamanın üzerinde bir hızda olursa şampiyon olmayı çok iyi bilen İspanyol bana göre pilotlar şampiyonluğunu bu sezon 3'e çıkarabilir. Fırsatları değerlendirmesi en iyi özelliklerinden biri. Ferrari'nin takımlar şampiyonluğu ise imkansıza yakın bana göre...

Sauber, Renault, Toro Rosso ve yeniler...

Sauber ve Renault'nun gelişimleri de takdir edilmesi gereken diğer konular. Sauber ve Kobayashi sonunda puan almayı başardı. Devamı gelecektir bana göre. Renault da hem Kubica hem Petrov'la sonuç almaya başladığında öndekilere rahatsızlık verecektir. Renault takımı 2005 yılındaki sürprizi 2011'de yaparsa kimse şaşırmasın...

Yeni takımlarda beklenen olmadı, dayanıklılık liginin lideri Lotus neredeyse aynı turlarda, 32. ve 33. turlarda iki aracını da hidrolik sorunu nedeniyle yarış dışına almak zorunda kaldı. HRT de iki aracını yakıt pompası ve yakıt basıncı nedeniyle kaybetti. Virgin takımı iki aracıyla da finish gördü. Timo Glock'un en hızlı turu hem HRT'lerden hem de Lotus'lardan tam 2 saniye daha hızlı. Bu tur Liuzzi'nin Force India'sından sadece 0.8 ve Barrichello'nun Williams'ından 1.3 saniye yavaştı. Virgin'i tebrik etmek lazım.

Dün en hızlı ilk 5 zamana 2 pilotunu sokan Scuderia Toro Rosso da gelişimini ispatlayan takımlardan. Hem Alguersuari hem de Buemi 1.29'lu zamanlar atmayı başardılar. Buemi'yi son 3 yarıştır geçen Alguersuari bu yarışta da öndeydi. Alguersuari'yi yaşından büyük işler yapmaya devam ediyor. Son pit stopundan sonra tam 8 tur 1.29'lu zamanlar yaptı. Buemi sadece bir kere 1.29'lu tur attı. İspanyol pilotun ileride çok iyi işler yapacağını sanıyorum ve daha derinden incelemeye karar veriyorum.

Yarış genel olarak keyifliydi, bol bol geçişler izledik. Seyirci sayısı da bana göre ümit vericiydi. İstanbulpark'ta umarım gelecek seneden itibaren uzun vadeli bir anlaşmayla yarışlar izlemeye devam ederiz. Gelecek yarış hem lastiklere hem frenlere çok zorlu gelen Kanada yarışı. Mclaren ve Ferrari'nin önde olacağı, Red Bull'un frenleri nedeniyle sorunlar yaşamasının muhtemel olduğu bir yarış izleyeceğiz.

Benden şimdilik bu kadar...

Yarışın yıldızı: Lewis Hamilton
Yarışın hayal kırıklığı: Red Bull pit duvarı
Yarışın en heyecanlı anı: Vettel-Webber kapışması
Yarışın geçişi : Button'ın Hamilton'ı geçişi
İyiler: Webber, Button, Massa, Kubica, Kobayashi, Schumacher, Rosberg
Kötüler: HRT, Lotus, Williams, Liuzzi

29 Mayıs 2010 Cumartesi

Istanbulpark'ta sıralama değerlendirmesi ve yarış tahmini

Red Bull'un sıralamalarda 7'de 7 ile kendi dalında rekora gittiği diğer takımların moralini bozmaya devam ettiği İstanbul'da sezonun en ilginç yarışlarından birini yaşamaya hazırlanıyoruz. Neden ilginç olacağını analizde yeri geldikçe anlatacağım. Yarın için tahminlerimi pilot pilot yazarken bugünün de analizini vereceğim.

Mark Webber ile başlamak lazım. Son 2 yarışın hem galibi hem de pole pozisyon sahibi olan "geç keşfedilmiş" Avustralyalı pilot şu an için sezonu kasıp kavuruyor. Hafta sonu boyunca genel olarak Vettel'in gerisinde görünüyordu, hatta sıralamaların ilk 2 seansında da aynı şekilde geride kaldı. Son seansta da böyle olması bekleniyordu. Eğer Vettel hata yapmasaydı tabii ki... Webber sondan birinci zamanıyla pole pozisyonu alması beklenirken 1 tur daha attı ve zamanını geliştirdi. Limitlerini zorladığı açıkça belliydi. Hak ederek pole pozisyonu aldı. Yarın ne yapar? Açıkçası Webber'i Massa'nın İstanbul galibiyeti zamanlarında olduğu kadar rahat bir galip olarak görmüyorum. İlk turu (bakın ilk virajı demiyorum) önde kapatırsa yarışı kazanacaktır. Ancak öncelikle ilk virajı, sonra 8.virajı, sonra da arka düzlüğü önde kapatması gerekecek. Herhangi bir hatasında Hamilton affetmeyecektir...

Vettel'in İstanbul'da alacağı bir galibiyete şiddetle ihtiyacı var. Yeni şasisi Randy Mandy ile antrenman ve ilk 2 sıralama seansında formda gözüktü. Perşembe-Cuma ve Cumartesi günü padokta da oldukça neşeliydi. Yalnız son zaman turunda 3 virajda birden hata yapınca pole pozisyonu ve büyük bir avantajı kaybetti. Yarın için tek pozitif taraf temiz taraftan kalkacak olması. Büyük bir sürpriz olmazsa yarın 2.liği zorlamalı, ve puan toplamaya devam etmeli, zira onun yarışları da gelecek...

Mclaren İstanbul'da Red Bull ile arayı oldukça kapatmış ve Ferrari'yi geride bırakmış görünüyor. Düzlük hızını halletmiş bir şekilde sezona başlayan ve sadece aerodinamik gelişim ve daha fazla downforce için gelişim yapan takım diğer öndeki takımlara göre daha şanslıydı. Çünkü Red Bull karşısında diğer takımlara (Ferrari, Mercedes, Renault...) karşı 1-0 öndeydi. Burada da bunu ispatladılar. S1 ve S3'de düzlükler nedeniyle çok hızlıyken S2'de 8.virajda yavaş kaldılar. S1 ve S3'de Red Bull'a karşı 0.1 saniye hızlı sadece, ancak Red Bull S2'de 0.4 saniye hızlı. Hem de hata yapmanın kolay olduğu 8.virajda. Yani avantajı olan taraf Red Bull. Ancak geçiş için en uygun olan yer de uzun düzlüğün olduğu S3. Kısacası aslında yarın Mclaren'in tek şansı Lewis Hamilton'a güvenmek. Bu yıl henüz yarış kazanmayan İngiliz şampiyon pilot başarıya aç ve yarın sonuna kadar zorlayacaktır. İlk görevi ilk virajda Vettel'e geçilmemek ve Webber'in muhtemel bir gafletini kollamak. Startta tamamen direksiyonu sağa kıvırarak işini şansa bırakmamak isteyecek. İlk virajda geçemezse 8.virajda 0.3 saniyeden az fark yememeye çalışmalı ki uzun düzlükte daha fazla bir fark yapıp geçiş yapabilsin. Eğer burada da geçemezse çabuk ufalanan lastikler nedeniyle bir daha da geçiş yapma şansı bulamayacaktır. Hatta Vettel'e geçilme ihtimali doğabilir. Bu yüzden ölüm kalım savaşı verecek pozisyonunda. Lewis'in güçlü bir galibiyet şansı var bana göre. Sıralama sonrasında oldukça mutlu ve neşeli görünüyordu. Cuma günü padokta pek de keyifli değildi, bu yüzden yarışa moralli girecek diyebiliriz.

Hafta sonu genellikle Hamilton'ın gölgesinde kalan Button da gridin kirli tarafından kalkacağı için şanssız, ancak yumuşak stili nedeniyle de şanslı. İstanbulpark gerek pist sıcaklığı, gerek çok zorlayıcı 8.virajı gerekse de hızlı bir pist olduğundan lastiklerin zorlandığı pistlerden. Geçmişte lastik sorunu yaşayan birçok sürücü oldu. Button bu anlamda lastiklerini daha verimli kullanabilirse podyum şansı doğacak. Aksi takdirde Schumacher'in saldırısına ve geçişine maruz kalabilir.

Büyük patlama bekleyenleri her yarış ümitsizliğe iten Schumi burada da hatalarıyla dikkat çekti. Yarışıp da kazanamadığı tek pist İstanbulpark'ta geçmiş yıllarda pek de başarılı olamamıştı. Bugün sıralamanın son turunda yine geçmiş yıllarda hata yaptığı 8.virajda hatası nedeniyle pist dışına çıktı ve aracı pistte kaldı. Alman pilotun yarın müthiş işler yapacağını düşünmüyorum. İlk görevi Button'ı geçip istikrarlı turlar atarak öne yakın kalmak, en iyi yaptığı işlerden biri bu zaten. Bir diğer görevi de takım arkadaşına geçilmemek, en azından takım tarafından kabul sağlamak için...

Schumacher'in takım arkadaşı Rosberg uzun dingilli araçla geride kalacağı sanılırken bugünkü performansı ümit vericiydi. İlk iki seansta Schumi'nin önündeydi. Yarın kirli taraf dezavantajını sıra kaybetmeden nötr hale getirirse yarışta önlerde olacağını düşünüyorum. En azından Schumi'yi geçecek temposu var bana göre. Mercedes GP'nin güncellemelerinin çok işe yaradığını söylemeliyim. Takım Ferrari'yi yakalamış görünüyor, Mclaren'le de düşük bir fark var aralarında. Monaco'da yüksek downforce ihtiyacı nedeniyle fark çok net görünmüyordu, İstanbul'da hızları daha belirgindi.

Yıldız pilotları Kubica'yı düzenli olarak son seansa sokan Renault bugün iki pilotuyla da son seansa kaldı. Renault otomobili dengeli bir görünüm sergiledi bugün, sektör zamanları Red Bull ya da Mclaren gibi sektörler arası yüksek farklar göstermedi. Kubica'nın da az hata yapan soğukkanlı yapısıyla da yarın ön sıralara çıkacağını düşünüyorum. Petrov'un da hedefi puan almak olmalı yarın.

Türkiye'de hayal kırıklığı yaşayan Ferrari'nin işi çok zor görünüyor. Massa'yı geçeceği sanılan Alonso bir türlü zamanını geliştiremedi. Son denemesinde de hata yapınca son seansa kalamadı. Hataları sürekli konu edilen İspanyol pilotun üzerindeki baskı artacaktır. Daha önce bu yarışı 3 defa kazanan İstanbul uzmanı Massa önlerde kalamadığından yarın istikrarlı turlar atarak takıma maksimum puanı kazandırmak zorunda. Sert lastiği kullanmakta zorlanan Massa'nın yarın çok iyi gözükecğini düşünmüyorum, asıl hedefi bana göre Alonso'ya geçilmemek olmalı.

Gelelim Fernando Alonso'nun yarınki şansına ve stratejisine... İspanyol pilot takımın liderliğini tam olarak eline geçirecekken bugünkü gibi garip hatalarla bu şansını uzatıyor. Takımın desteğini almak için İstanbul uzmanı Massa'yı İstanbul'da bir Ferrari ile yenmesi önemli olacaktı onun için. İlk raundu kaybetti. Yarın bunu başarmak zorunda. Peki nasıl? Alonso'nun bana göre tek önemli kartı var elinde oynaması gereken. İlk 10'un dışında kaldığı için lastiğini seçebilme şansı... İlk 10 pilot ağır depoyla yumuşak lastiği kullanacak ve bu lastikler de gereğinden kısa sürede aşınacak. Daha sonra yarışın büyük kısmını sert lastiklerle geçirecekler. Oysa ki Alonso yarışa sert lastikle başlarsa ve ağır deponun dezavantajını sert lastiklerle geçirirse, bu nedenle pit stopunu yarışın sonlarına uzatırsa ve yarışın son bölümünde yumuşak lastiğe geçip hafif depoyla bu lastikleri kullanırsa önlere gidebilir ve en azından ilk 5'i ya da 6'yı hedefleyebilir. Tabii bu strateji için startta pozisyon kazanması ve istikrarlı tur zamanları çıkarması çok önemli. Bakalım yarın neler olacak? Hamilton'ın ve diğer sürücülerin Red Bull'dan alacakları her puan İspanyol pilot için çok önemli, şampiyonluktaki iddiasının devamı için...

Bugünün bir başka sürprizi ve benim için mutluluğu Kobayashi'nin son seansa kalması oldu. Sauber'in gelişmeye başladığını burada da görmüş olduk. Kobayashi yarın puan almak için elinden gelen herşeyi yapmak zorunda, tecrübeli takım arkadaşı De la Rosa'yı sıralamalarda geçmeyi başardı, yarın da bunu devam ettirmeli. Tabii takımının dayanıklılık sorunlarının izin vermesi kaydıyla. Sauber ölüm kalım savaşı verirken iyi sonuçlara şiddetle ihtiyaç duyuyor. Bugün twitter'da da yazdığım gibi, takım neredeyse bembeyaz sponsorsuz bir araçla yarışıyor. Takım elemanlarının t-shirtlerinde sadece Sauber ve Bridgestone logoları var, sponsor çekmek zorundalar, bunun için de televizyonda daha fazla yer almaları gerekiyor. Kimse yarış bitiremeyen bir araca logosunu koymaz..

Bugünün bir diğer önemli olayı Sutil ile Liuzzi arasındaki müthiş farktı. Hafta sonunun bahtsız adamı Sutil'i bile geçemeyen ve ilk seansta elenen Liuzzi için geri sayım başladı bana göre. İtalyan pilotun takımda kalma şansı çok azaldı. İyi görünen Paul di Resta bir iki Cuma antrenmanı sonrası takımda koltuk bulabilir. Force India düzlüklerde iyi olan bir takım. SRW adını verdikleri kendi F-kanal sistemleriyle yarın güçlü olacaklarını düşünüyorum. Sutil temiz taraftan kalkma şansını iyi değerlendirip startta pozisyon kazanırsa puan şansı var.

Toro Rosso'da Buemi uzun bir aradan sonra Alguersuari'yi geçmeyi başardı. Yalnız farkkı sadece S2'de yaptı, S1 ve S3'de aralarında fark yoktu. Eğer bu Alguersuari'nin hatasıyla olduysa yarın Buemi bunun aksini ispat etmek zorunda. Bir yarışta daha geçilirse takımın desteğini kaybedebilir. Red Bull'un genç sürücü kontenjanında bekleyen diğer sürücüler var zira...

Williams'lar sürünmeye devam ediyor. Takım bu yıldan vazgeçip gelecek seneye odaklansa mantıklı bir iş yapar. Bunun için de insan kaynağını geliştirmek zorunda. Mühendisler açısından kısır bir devir yaşıyor efsane takım.

Yeni takımların bu yarışı test yarışı olarak değerlendireceğini düşünüyorum. En iyi konumundaki Lotus artık ön gruba bayağı yaklaştı. Sezon bitmeden alacakları bir Q2 derecesi morallerini çok yükseltecektir. İstikrarlı bir sürüşle Kovalainen burada öndeki takımlardan birini geçebilir. Bu mükemmel bir sonuç olacaktır onlar için.

Lastik kullanımının hayati olduğu, 8.viraj gibi katil bir viraj barındıran ve geçiş imkanlarının geniş olduğu İstanbulpark'ta keyifli bir yarış bizi bekliyor. Az hata yapan ve lastiklerine iyi davrananlar kazanacak. Şimdilik benden bu kadar...

http://twitter.com/metinmete

27 Mayıs 2010 Perşembe

Istanbulpark günlüğü, Perşembe'nin ardından...

Birkaç yıldır iş yoğunluğundan yapamadığım Formula 1 pist üstü görevini bu yıl yapabileceğim için bir süredir oldukça heyecanlı ve mutluydum. (Serhan'a teşekkürlerin en büyüğü gidiyor elbette) Sabah 10.30 gibi piste vardım. Perşembe günleri artık pist ve padok aktivitelerinin hız kazandığı gün ve genellikle basın toplantıları için kullanılıyor. Öğleye kadar ciddi bir iş olmadığı için pit yolu ve padokta gezinmek için bir fırsat oldu.

10.30-12.00
Pilotlardan ilk olarak Mark Webber'e denk geldim. Piste varınca öncelikle padokta Red Bull motorhome'una uğradı ve pisti dolaştı. Daha sonra pit yolunda vakit geçireyim dedim ve garajları inceledim. Bu sırada Gp2 teknik incelemesi yapılıyordu. Pit yolunda pilotlardan Vitaly Petrov'u gördüm önce. Sandığımdan daha da uzunmuş, 1.85 civarı boyu var ve 74 kiloymuş sanırım, en azından kilosu ideal. Aksi takdirde onun için sorun olabilirdi. Yine Buemi'ye denk geldim, en çok şaşırdığım oydu, tam çocuk gibi, gerçi 22 yaşında ve çocuk görünmesi doğal. Boyu 1.76 ve kilosu sadece 63, oldukça avantajlı yani.

12.00-14.00

Sıcakla birlikte Race Control'e geçtim, neler olup bitiyor görmek için. Ekranlarla dolu ve tüm yarışın yönetildiği oda gerçekten ilgi çekici bir yer. 2 saat süresince etrafı ve kameraları gözlemledim. Kumanyayla karnımı az buçuk doyurup saat 14.00'de başlayan Safety Car ve Medical Car testlerini bekledim.

14.00-15.00

Hafta sonunun ilk ciddi pist üstü sınavı 14.00'de başladı. FIA'nın güvenlik ve sağlık aracı pistte 1 saat boyunca turluyor ve kulelerdeki hakemler denetleniyor. Yarış kontrolde Herbie Blash ve FIA görevlileri ve bizim Federasyondan görevliler vardı, Serhan'ın yönettiği.. Benim için önemli bir tecrübe oldu bunları gözlemlemek.

15.00-18.00

Daha sonra da Padok ve Pit yolunda gezintiye çıktım, kimleri görürüm diye. İlk denk geldiğim Schumi ve Webber'in basınla röportajlarıydı. Aşağıda fotoğrafları var. Daha sonra biraz ilerleyince Vettel'in röportajına denk geldim, Alman pilot son derece sıcakkanlı ve alçakgönüllü, sırf bu özelliğiyle bile takımı etrafında toplayabilir.







Daha sonra Ferrari motorhome'unun önünden geçerken bir kalabalık görüp meraklandım, kesin birşeyler var diye daldım ve ne göreyim? Alonso'nun basın toplantısı!! :) Tabii ki kaçırmadım, ancak İspanyolca ve İtalyanca bölümüne denk gelebildim. İtalyanca biliyor olması Fernando'ya oldukça not kazandırıyor. Kimi'ye 3 yıl boyunca sadece "Buongiorno" dedirtebilmişti İtalyanlar... Massa da İtalyanca konuşabildiğinden takım bu konuda rahat. Alonso da son derece rahat ve alçak gönüllü şekilde röportajları yaptı. Takımda son 2 günde hem başkan Montezemelo hem de Domenicali Alonso'dan "pist içinde ve dışında" memnun olduklarını söylediler, burada kastettikleri de pist dışındaki bu iletişimi. Alonso 800. Gp'sine çıkan bu takımın bir üyesi olmaktan gurur duyduğunu ve 900. yarışta da takımda olmayı umduğunu söyledi. Son derece popülist ve takımı kalbinden vuran bir söylem :) Daha sonra da Massa, Alonso ve Stefano Domenicali takım garajında 800.GP nedeniyle birlikte poz verdiler. Hem Alonso'nun basın toplantısını, hem de bahsettiğim pozları aşağıda bulabilirsiniz.







Bundan sonrasında da Yarış Kontrol'de son işlerimi halledip günü kapattım. Çok keyifli bir ilk gündü. Yarın Porsche Cup'la gün başlıyor, twitter'dan devam edeceğim update'lere, takip edenler için.


http://twitter.com/metinmete

Bu arada Trt'nin Formula 1'e desteği her geçen gün artıyor ve buna çok seviniyorum. Trt gün boyu çekimler yaptı, hafta sonu da bu çekimleri yayınlayacaklardır. Sitesindeki F1 sayfasında da detaylar artmış.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Monaco GP tahminleri...

Formula 1'de sezonun 6. yarışı takvimin en farklı, en efsanevi ve en popüler pisti Monaco'da koşulacak. Monza ile birlikte takvimin en eski ve en çok yarış yapılan pisti olma özelliği de taşıyor. Monaco'nun bir özelliği de eski haliyle şu andaki hali arasında çok büyük farklar olmaması. Yani Juan Manuel Fangio ile Jaime Alguersuari yaklaşık olarak aynı yollardan ve aynı virajlardan geçmiş olacaklar...

Pistin karakteristik özellikleri birçok kaynaktan öğrenileceğinden bunları anlatmaya gerek görmüyorum. Sadece yarışa gelirken beklentilerimi, tahminlerimi ve önemli gördüğüm noktaları anlatacağım...

Öncelikle takımlardan bahsedeyim..

Red Bull

Sezon başından beri tüm pole pozisyonları alan ve yaşadığı sorunlar olmasa tüm yarışları kazanabilecek olan Red Bull'un Monaco'da da en hızlı takım olmasını bekliyorum. Mevcut paketinin İspanya'da kullandığı paket olduğunu göz önüne alırsak, İspanya'da ikinci ve özellikle üçüncü sektördeki hızını baz alarak takımın Monaco'nun dar caddelerinde en hızlı takım olmasını bekliyorum. Yalnız diğer takımlarla farkın oldukça az olacağını (maksimum 0.2 sn) tahmin ediyorum.

Pilotlardan Webber ve Vettel ikilisinin birbirine çok yakın olmasını ve az hata yapanın pole pozisyonu alacağını tahmin ediyorum. Yarış için de dayanıklılık sorunları yaşamayan sürücü kazanacaktır. Birbirlerine çok yakın olduklarından Monaco pisti için önde olan pilot adı vermiyorum.

Mclaren

Geçmişten beri Monaco'da çok çok güçlü olan ve yarış kazanma oranı çok yüksek olan Mclaren burada da çok hızlı olacaktır. İspanya'ya kadar yapılan güncellemelerin takımı Ferrari'den yer yer hızlı yaptığını gördük. Monaco'da biraz da pilot yetenekleri öne çıktığından iki şampiyon pilotu olan Mclaren'in çok şanslı olduğunu söyleyebiliriz.

Pilotlarda olgunlaşan ve çok yetenekli pilot Hamilton'ın Button'dan bir adım önde olmasını bekliyorum. İngiliz pilotun en büyük dertlerinden biri olan lastik aşınmasını sezon boyunca en az yaşayacağı pist olan Monaco'da sezonun ilk galibiyetini alma hırsıyla da çok başarılı bir yarış çıkaracağını tahmin ediyorum. Tabii sıralamalarda bir sorun yaşamazsa...

Ferrari

2001 yılından beri Monaco'da yarış kazanamayan Ferrari'nin mekanik ve aerodinamik yol tutuşu yüksek F10 aracıyla bu pistte rekabetçi olmasını bekliyorum. Ama galibiyetin en güçlü iki adayından birisi olmayacak. Bu pistte Ferrari yeni F-kanal sistemini kullanmayacak. Ferrari'nin bu yarıştaki belki de en önemli şansı pilotları...

Fernando Alonso Felipe Massa'yı sıralamalarda 4-1 mağlup etmiş durumda. Bu pisti 2006'da kazanan Alonso Ferrari ile Monaco'da galibiyet alma şerefini de elde etmek isteyecek. Bu yarışta alacağı galibiyet İspanyol pilotu otomatikman şampiyona lideri yapacak, sonraki iki yarışın da Ferrari'nin güçlü olacağı Türkiye ve Kanada yarışları olunca burada alınacak sonuç çok kritik. Takım arkadaşının da gerisinde gözüken Felipe Massa Monaco'da bu görüntüyü tersine çevirmek isteyecek. Monaco'da kullanılacak süper yumuşak lastiği daha iyi kullanacağını düşünen Massa'nın neler yapacağını göreceğiz. Kişisel olarak favorim yine Alonso.

Mercedes

Michael Schumacher'i hızlandırmak adına hızını azaltmış görünen Mercedes için Monaco belki de bu seneki en ciddi yarış kazanma şansının olduğu pist. Geçen seneki araç BGP01'in yüksek downforce gerektiren yarışlarda çok başarılı olduğunu hatırlayalım. Dolayısıyla Mercedes'in bu yarışta öndeki takımlara çok yakın olmasını bekliyorum. Mercedes bu yarışta İspanya öncesinde kullandığı paketi kullanacak.

Pilotlara baktığımızda bu pisti tam 6 defa kazanmış olan Schumacher ve yetersiz Williams'la bile bu pistte rekabetçi olan Nico Rosberg'in ellerindeki paketi en iyi şekilde kullanacağını düşünüyorum. Eski paket kullanılacağından Rosberg'in de şansı var. Sıralamalarda az hata yapan pilot önde olacaktır. Her iki sürücünün de yarışı kazanma ihtimali var bence.

Renault

Bu yıl her yarışta geliştiğini gördüğümüz Renault'nun bu pistte en büyük hedefi yine ön sıralarda mücadele etmek olacak. Duyumlara göre Renault'nun bu yıl Kubica'yı elinde tutabilmesi için takımlar sıralamasında 4.sırayı alması gerekiyor. Eğer duyum doğruysa takımın gelişim çabası anlam kazanıyor. Renault'nun yine bu yarışta da Kubica'nın yeteneğiyle 5. en hızlı takım olacağını tahmin ediyorum. Pilotlar için yorum yapmaya sanırım gerek yok...

Force India

Geçen yıl ilk pole pozisyon ve podyumunu alan takımın 2010'daki gelişimi de çok etkileyici. Düzenli olarak ilk 10'da yer bulan takımın paketinin geçen yılki gibi ağırlıkla hızlı pistlerde rekabetçi olması bir dezavantaj. Monaco'da puan barajında olacaklarını ama çok rekabetçi olmayacağını tahmin ediyorum. Takımın bir diğer dezavantajı da Liuzzi'nin formsuzluğu.

Bmw-Sauber

Sezon öncesi testlere göre en büyük hayal kırıklığını yaşatan Bmw-Sauber'in İspanya'da az da olsa düzelme emarelerini gördük. Sıralamaların son seansına Kobayashi'nin kalması olumlu bir göstergeydi. Takım ilk sponsoru Burger King'den sonra yeni sponsorlar bulmak ve ayakta kalmak için gelişim sağlamak zorunda. Bu yarışta da bir adım ileri gideceklerini düşünüyorum.

Pilotlar arasında da Kobayashi'nin önde olduğunu düşünsem de Kobayashi'nin bu pisteki tecrübesizliği (sadece GP2'de yarıştı, o da kazayla bitti) nedeniyle bir adım geride olabileceğini düşünüyorum. De la Rosa daha tecrübeli bu pistte ancak onun da en son yarışı Jaguar'la 2002'deydi ve yarışı 10. sırada tamamladı.

Williams

Bu sezonun en büyük hayal kırıklığını oluşturan Williams'la artık kendi pilotları bile ironik ifadelerle konuşuyor. Takımın yeni parçalarla gelişim aradığını ama hiçbir fark yaratılmadığını söylüyorlar. Williams bu yıl sadece Barrichello'nun tecrübesiyle ayakta duruyor. Bu yarışta da takımın problemler yaşaması muhtemel. Takımın tek şansı eski yıllarda Monaco'daki başarılı sonuçları ve takımın bu piste önemli güncellemelerle gelecek olması.

Tecrübesiz Hulkenberg'in Rubens Barrichello sorun yaşamadığı sürece yine geride kalacağını tahmin ediyorum.

Toro Rosso

Bu yıl geçen yılın Red Bull aracını kullanan ve güncellemeleri kendisi yapan Toro Rosso'nun beklenenden hızlı göründüğü gerçek. Geçen yıl burada puan alan Toro Rosso'nun sürprizlerle puana uzanabileceğini düşünüyorum.

Giderek daha da kendine güvenen bir yapıya bürünen Jaime Alguersuari'nin 2 yarışta puan aldığını ve takım arkadaşı Buemi'yi gölgesinde bırakmaya başladığını hesaba katarak bu görüntünün devam edeceğini tahmin ediyorum.

Lotus

Sonuçlar itibariyle yeni takımların en iyisi görünümündeki Lotus'un burada birçok avantajı var. Araç yavaş virajlarda daha iyi, Mike Gascoyne gibi bir mühendis/tasarımcısı ve iki tecrübeli pilotları var. Üstelik bunlardan Trulli 2003 yılında bu yarışı kazandı. Bu sebeplerden Lotus'un yenilerin en iyisi olacağını düşünüyorum.

Sıralama turlarındaki başarısı nedeniyle Trulli'nin pistin karakteristiğinin de etkisiyle (önde başlayan önde bitiriyor) bir adım önde olduğunu düşünüyorum.

Virgin

Kısıtlı bütçe nedeniyle aracını bilgisayarla ve CFD (hesaplamalı akışkanlar dinamiği) kullanarak farklı bir yol izleyen Virgin'in bu yıl genelde problemler yaşadığını gördük. İspanya yarışında yenilenen tek aracının hız açısından istikrarlı olduğunu düşünmüyorum. Takımın da güncellemeleri Perşembe'ye değil de Cumartesi'ye yetiştireceğini düşündüğümüzde takımın zor bir hafta sonu geçireceği kesin.

Pilotlardan da Glock'un yine Di Grassi'yi geçeceğini düşünüyorum. Di Grassi'nin tek şansı eski aracın piste yeni araçtan daha fazla uyma ihtimali.

HRT

Yenilerin en kötüsü HRT'nin bu görüntüsünü değiştireceğini düşünmüyorum. Gridde tamamen çaylaklarla yarışan tek takım HRT bu görüntüsünü değiştirmek için Sakon Yamamoto ve Christian Klien ile anlaştı. Özellikle Klien'in takıma kazandıracağı çok şey olduğunu düşünüyorum. Force India'nın Liuzzi'nin yerine Senna'dan daha hızlı olduğu görünen Chandhok'u alma ihtimali ve onun yerine de Klien'in geçme ihtimali olduğunu düşünüyorum. Bu tamamen tahminim, herhangi bir duyum almadım, okumadım da.

Chandhok ve Senna GP2'de burada yarışmıştı. Hatta Senna 2008'de yarışı kazanmış ve en hızlı turu kaydetmişti. Bu yüzden burada bir adım önde olacağını tahmin ediyorum.

24 araçlı gridde neler olacak...

Bu yıl öndeki takımların en büyük korkusu yavaş araçların özellikle sıralamaların ilk seansında trafik yapma ihtimalleri. Bu gerçekten de çok haklı bir korku. Hot lap'leri(hızlı tur) yapan pilotların in-lap ve out-lap (pite giriş çıkış turları) yapan pilotlarla yaşayacağı problemler nedeniyle başlarının ağrıyacağı kesin. Bunun yanında 1.15 sn civarında dönecek hızlı pilotların 1.22-1.23 ile dönecek pilotlarla ikisinin de hızlı turlarında (hot lap) karşılaşma ihtimali de yüksek. Kısacası zor bir Cumartesi olacak.

Bu nedenle hızlı takımların bu sefer en geç değil en erken piste çıkacaklarını tahmin ediyorum. İlk seans sonrası problemler azalacak. Ancak yarışta bu sorun tekrar ortaya çıkacak. Gerideki 3 takımın 6-7 tur yeme ihtimalleri yüksek. Tur bindirmelerin zorlukla yapılacağını göz önünde tutmak gerekiyor. Pistte şikanlardan önce ve sonra tur bindirmek neredeyse imkansız. Tur bindirilme ihtimali olan yerler Sainte Devote'dan Beau Rivage'a çıkan kısa düzlük, Casino'dan Mirabeu'ya kadarki kısa düzlük, Tünel, Tünelden sonraki şikandan Tabac'a kadarki kısa düzlük ve Anthony Noghes sayılabilir. Hele iki araca birden tur bindirmek neredeyse imkansız olacak.

Kazalar ve güvenlik aracı ihtimali öndekilerin yaptığı farkları sürekli eritecek. Bu yüzden 2 pit stop ihtimali yüksek, aynı zamanda pit yolunun kısa olması bu ihtimali destekliyor. Yine süper yumuşak lastiğin avantajlı olması ve 2 pit durumunda daha uzun süre kullanılacak olması takımları cezbedebilir.

Tahminlerim şimdilik bu kadar. Monaco GP sıralama analizinde görüşmek üzere...

9 Mayıs 2010 Pazar

İspanya GP Yarış Analizi : Webber resitali

Bugün İspanya'da Formula 1 acımasız yüzünü gösterdi, ezberler bozuldu, bazı beklentiler boşa çıktı, bazıları daha da net gerçekleşti. Beklenen kadar sıkıcı bir yarış geçirmedik her ne kadar geçişler sınırlı olsa da. Hiç geçiş göremeyebilirdik de, buna şükretmek lazım.

Start

Geçişin zor olduğu ve ezici oranda pole pozisyonu sahibinin yarışı kazandığı Barcelona'da start kritikti. Ön sıralarda önemli bir değişim olmadı startta, Webber ve Vettel ikisi de iyi kalktı, Vettel Webber'i zorlar görünse de ciddi bir atak değildi bu. Hamilton'a göre daha iyi kalkan Alonso 3.viteste dönülen ilk virajda rakibini geçemeyince ilk 4'ün sıralaması değişmemiş oldu. Bunun dışında 5.Button ve 6.Schumacher de yerini kaybetmedi. Yalnız Kubica ve Rosberg 4'er sıra kaybederken Massa 2, Sutil de 3 sıra kazandı. En büyük sürprizi de sorunsuz ve düzgün bir çekişle 6 sıra kazanan Alguersuari yaptı.

Daha sonra Red Bull'ların gridin geri kalanıyla dalga geçtiği bölüm başladı. Takımların yumuşak lastikleri kullandığı ilk bölüm yani. İlk sektörün en hızlı mor zamanları Alonso ve Hamilton arasında paylaşılırken mekanik yol tutuş ve aerodinami testinin yapıldığı ikinci ve üçüncü sektörde Red Bull ikilisi adeta show yaptılar. Özellikle ikinci sektör en kritik bölümdü yarışın tamamında. Bu sektörde yumuşak lastiklerle Red Bull'ların hızlı olduklarını görsek de Mclaren'in Red Bull zamanlarına çok yakın turlar atması önemli bir detaydı. Yarışın ilk 10 turunda takım arkadaşları Hamilton ve Button, Ferrari'den de Massa ve Alonso yakın tur zamanları kaydettiler. Turlar ilerledikçe farklar netleşmeye başladı. Alonso Massa'dan, Hamilton Button'dan, Schumacher Rosberg'den, Webber Vettel'den, Kubica Vettel'den ve Sutil Liuzzi'den açıkça daha hızlıydı. Farklar sadece Red Bull'da 0.3 sn civarındaydı, diğer takımlarda farklar 0.5-1.0 saniye arasında değişiyordu. Önemli konulardan biri olan Schumi-Rosberg farkı 0.7 sn civarındaydı. İlk bölümde Hamilton attığı rekabetçi tur zamanlarıyla Red Bull ikilisinden kopmadı. Alonso bu 3 pilota göre daha yavaş göründü. Hamilton'ın öndekilerden kopmamasının en büyük sebebi de ikinci sektör zamanının Red Bull'larla boy ölçüşecek kadar iyi olmasıydı.

İlk pit stoplar

İlk pit stoplarda Schumacher'in aracında en hızlı pit stopu gerçekleştiren Mercedes ekibi Rosberg'in sağ ön lastik bijonunun tam takılamaması nedeniyle tam 17 saniye kaybetti. Vettel'in de pit stopunun Ferrari'den 4, rakibi Hamilton'dan 2 saniye yavaş olması pit çıkışında yaşadığı tur bindirme problemiyle de birleşince genç Alman sürücü Hamilton'a geçildi. Webber'in pit stopu sorunsuzdu, böylelikle yarış sonuna kadar gideceği düşünülen sıralama tamamlandı, Webber-Hamilton-Vettel-Alonso...

İkinci bölüm

Sert lastiklerle geçilen ikinci bölümde Alonso'nun Red Bull'larla farkı kapattığını ve zaman zaman daha hızlı olduğunu gördük. Örneğin 25. turda Alonso 1.27.077'lik tur zamanı yaparken Vettel 1.27.140'lik tur zamanı yapabildi. İlk bölümün fark yaratan sektörü 2.sektörde Alonso 32.6 ile dönerken Red Bull'lar 32.9 saniye zaman yapabildi. Kırmızı otomobilin lastikler ısındıkça hızlanmasıyla Red Bull'larla aynı hızda görünmesi ve hatta Mclaren'den hızlı olması takımın geliştirme çalışmalarının başarılı olduğunu gösteriyordu.

Lider Webber'in ikinci bölümün ilk 20 turunda sürekli zorlamasını profesyonelce bulmadığımı söylemeliyim. Dayanıklılık sorunlarıyla uğraşan bir aracı olan Webber'in farkı da yeterince açtığından daha kontrollü gitmesi gerektiğini düşünüyorum. Webber pit stoplar sonrasında 40.tura kadar ya en hızlı zamanı kaydetti, ya da en hızlı zamanın 0.1-0.2 sn gerisinde zamanlar çıkardı. Bu bölümde Hamilton ön tarafa yetişmek için zorlamak yerine daha rahat göründü. Alonso bahsettiğim gibi oldukça hızlı ve istikrarlı turlar atmaya devam etti. Vettel de Webber'den daha yavaş ve iddiasız bir görüntü çizdi. Yazımın başında bahsettiğim olgulardan F1'in acımasız yüzü önce Vettel'e göründü, genç yıldızın frenleri bitince ciddi şekilde yavaşladı ve muhtemelen lastiklerinde de sorun olduğu için pite girerek yerini Alonso'ya devretti. Acımasız yüz ikinci olarak da Hamilton'a göründü, bilinmeyen bir sebeple sol ön lastiği patlayan İngiliz pilot yarış dışı kaldı ve çok değerli bir 18 puan kaybetti. Takım arkadaşının ve aynı zamanda liderin 21 puan gerisine düştü, daha da önemlisi zaten ciddi bir tehlike olan Red Bull'ların puanları topladığı günde sıfır çekmek zorunda kaldı.

Alonso'nun da Hamilton'ın yerini almasıyla sıralama tamamlandı ve yarışın tamamında sıfır hatayla yarışan Mark Webber bu yılın ilk galibiyetini rahat bir şekilde almış oldu. Galibiyetin neden önemli olduğunu Webber için ayırdığım paragrafta yazacağım.



Mark Webber rüştünü ispatladı

Formula 1 medyası tüm basın organlarında olduğu gibi izleyicinin ve okuyucunun ilgisini çekecek her türlü haberi söylentiyi yayınlar. En popüler hareketlerinden biri de zaman mekan gözetmeksizin transfer haberleri yayınlamaktır. Mark Webber bunların en yenilerinden birine maruz kaldı sezon başından beri. Raikkonen'in 2011'de Webber'in yerini alacağı haberlerini okumaktan bıkar olduk. Raikkonen'in Webber'le değişiminin düşünülmesi için Webber'in takıma faydasının çok sınırlı olması gerekir. Hafta sonunun neredeyse tamamında Vettel'i gölgesinde bırakan Webber bu iddiayı hak edecek bir pilot değil. Bugün en iyi cevabı pistte kendisi verdi. Eğer galibiyet harici bir sonuç almış olsaydı, ya da Vettel'in arızası nedeniyle kazansaydı söylentiler ayyuka çıkacak ve F1 medyası Webber'i çoktan emekli yapacaktı.

Bununla birlikte ben Webber'in değil Vettel'in şampiyon kanı taşıdığına inanıyorum. Takım arkadaşının show yaptığı bir günde Vettel değerli puanları kazandı, aynen 2007 sezonunda Raikkonen'in Massa showu oynayan pistlerde yaptığı gibi (Bahreyn, İstanbul, İspanya).

Yani kısacası Webber Red Bull takımının devam etmesi gerekecek kadar kaliteli bir pilot ancak yetenek liginde Vettel birkaç adım öndedir ve şampiyonluk için desteklenecek isimdir.




Kırmızılarda son durum : Alonso vs Massa

Alonso 5. yarışta sıralama liginde 4-1, antrenmanlarda ise çok daha ezici bir fark yapmış durumda. Massa sanırım Schumi ile ilk sezonundan beri bu kadar net şekilde geride kalmadı. Yarışta Alonso düzenli olarak 1.25'li turlar atarken Massa yaklaşık 0.9-1.0 saniye yavaş turlar atıyordu. Ben Alonso ile Massa'nın farkının bu kadar olduğunu düşünmüyorum. Bu yüzden takımın Massa'nın sorunlarına acilen çözüm bulması gerekiyor. Belli ki aracın içinde kendini rahat hissetmiyor, aracı limitlerinde kullanamıyor. Monaco'da da devam edecektir sorunu, daha sonraki 2 hafta arada aracın ayarlarıyla ilgili mühendisiyle çok yakın çalışması gerekiyor. Özetle Massa'nın hız farkının yetenekle ilgili değil ayarları ve lastiklerini çalıştıramaması ile ilgili olduğu fikrini taşıyorum.

Alonso ise Ferrari için ne kadar isabetli bir karar olduğunu yine ispatladı. Bu sezon gerek sıralama turlarında gerekse yarışta çıkarabileceği en iyi sonuçları çıkardı. Bugün özellikle de sert lastiklerle ilk bölümde daha yavaş olduğu Red Bull ve Mclaren'le aynı hatta zaman zaman daha hızlı tur zamanları yaptı. Örneğin 42.turda1.25.868 ile 43.turda da 1.25.700 ile en hızlı tur zamanını kaydetti. Bir başka ilginç örnek de Vettel'in 2.pitten çıkış turunda yaşandı. Alonso artık 50.turunu yapan lastikleriyle ilk sektörde 23.4 saniye yaparken Vettel taze lastiklerle 23.7 yapabildi. Fernando Alonso yine bir şampiyon kalitesiyle yarışta çok önemli puanlar kazandı, evinde podyuma çıkarak taraftarlarını sevindirdi.

Lewis Hamilton olgunlaşıyor...

Yarışın bir başka starı Lewis Hamilton'dı bana göre. İlk bölümde Red Bull'larla aynı zamanları yapıp kopmamasının da ötesinde pite giriş çıkış turlarında hatasız turlar atarak Vettel'in önüne geçti. Lastiğinin patladığı ana kadar da çok iyi götürüyordu. Birçok kişi Lewis'in zorladığını ve bu yüzden lastiklerini aşındırdığını ve patlamasına sebep olduğunu söylese de bana göre Lewis bugün eski çılgın görünümünden az da olsa sıyrılmış ve olgunlaşmıştı. Bunu iki sebepten söylüyorum:

1.Lewis yarışın orta bölümünde, yani 51 tur atacağı lastiklerini taktıktan sonra ekranda mor zaman yapmadı. S1 ve S2'de yapabilirdi, lastiklerini korumak adına daha istikrarlıydı. Ancak sürekli yeşil zamanları yaptı, yani kendi en iyi turlarını. Lewis'i hatırlayanlar her tur en hızlı zamanları yaptığı anları bilir. Bu görüntüden sıyrılmış gibiydi.

2.Webber'den 14 saniye geride kalıp yetişemeyeceğini anlayınca eskiden yaptığı gibi yine de zorlamaya devam etmedi. Sadece arkadaki Vettel/Alonso'nun yetişemeyeceği hızda zamanlar yaptı.

Buna rağmen yine patladı lastiği ve yarış dışı kaldı. Kim ne derse desin, Lewis olgunlaşmaya başladı, fikrim budur.

Mercedes GP için zaman daralıyor..

Mercedes'in iddialı güncellemelerinin ne sonuç getirdiğini yarışta yaklaşık olarak gördük. Gelişimlerle Mclaren'e yaklaşmasını beklediğimiz takım ilk 3 takımdan ayrıştırılabilecek biçimde yavaş. 41.turda Schumacher kendi en hızlı turunu 1.27.142ile atarken aynı tur Alonso 1.26.389, Vettel 1.26.362 Hamilton 1.26.451 ve Webber 1.26.074 yaptı. Yani aradaki fark ciddi anlamda büyük. Daha önce de söylediğim gibi hasbelkader Mercedes'in alacağı ilk zaferin ardından takım tüm çalışmalarını 2011'e kaydıracak bana göre. Silverstone'a kadar yarış kazanamazlarsa zaten otomatik olarak resmi biçimde bu yıldan vazgeçecekler bana göre.

Schumacher'e de bu yarışa gelirken yapılan güncellemeler çok yaramış görünüyor. Yalnız Rosberg'in bu kadar geri kalması pek makul bir durum değil. Bununla ilgili bir açıklama yapmalarını bekliyorum. Böyle giderse Schumi'nin puanları artarken takım puanları düşecektir, daha optimum bir paket oluşturulmalı.



Yeni takımlarda son durum

Barcelona'nın ardından yeni takımlarda toplam olarak bakarsak Lotus yine önde görünüyor. Özellikle sıralamalarda ve yarışın ilk bölümünde Lotus-Virgin-HRT sıralaması net biçimde görülüyordu. Yarışın ikinci bölümünde Virgin Lotus'a göre hızlanmaya başladı. Glock her tur 0.8-1.5 sn arasında fark kapatarak Trulli'ye yaklaştı. Görünen o ki Virgin aracı Lotus'tan saf hız anlamında daha önde , ancak istikrarlı değil. Dayanıklılık ise hala kötü olduğundan Lotus toplam olarak daha iyi. HRT takımı bu iki takımın da gerisinde.

Bir başka ilginç konu Virgin'in yeni paketi. Bildiğimiz gibi bu yarışta Di Grassi eski araçla, Glock yeni araçla yarıştı. 40. tura kadar neredeyse turların %80'inde Di Grassi eski araçla daha hızlı görünüyordu. 40.turdan sonra Glock hızlandı. Araç çok yeni olduğundan daha uzun dingil mesafesiyle takım yol tutuşu henüz yakalayamamış olabilir, yine Glock'un turlar ilerledikçe aracına alışmış olduğu sonucunu getiriyorum.

Yeni takımlar adına en iyi sonucu her iki aracı finishe ulaşan Virgin kaydetmiş oldu, şu anda yeniler için finish herşey demek...

Lastik kullanımı

İlk pit stoplar başlarken gözüme çarpan en önemli olay pite girmeden 1 tur önce Webber'in attığı inanılmaz tur. Avustralyalı pilot pitten önceki son turunda ikinci sektörde artık değiştirilecek aşınmış yumuşak lastikle 32.9 sn'lik zaman kaydetti. Takım arkadaşı Vettel'in taze lastiklerle attığı ilk tur da 32.8'di, varın durumu siz değerlendirin. Bu Red Bull'un lastik kullanımının ne kadar gelişmiş bir durumda olduğunu açıklıyor.

Yine Ferrari de lastik kullanımındaki avantajını sürdürmüş görünüyordu. Sert lastiklerle lastiklerin zorlandığı ikinci sektörde Alonso 32.6-32.9 zamanlarını yarışın sonlarına doğru dahi yapabildi.

58. turda Alonso 1.24.846 ile dönerken Hamilton'ın tur zamanı 1.25.400'lerdeydi. Bu sanırım birçok şeyi açıklıyor.

F-kanal sistemi

Yarış başlamadan dakikalar önce gelen haberle 2011'de yasaklanan F-duct'ı şu anda Mclaren, Ferrari, Mercedes ve Sauber kullanıyor. Yarışta gördüğümüz kadarıyla sistemi yarışta en etkili biçimde kullanan takım Ferrari'ydi. Red Bull'un sisteme henüz geçmemesini geçen yılki Çift Difüzör olayına benzetiyorum. Geçen yıl da Red Bull çift difüzörsüz olarak çok hızlıydı ve sisteme adapte etmek için uzun süre beklediler. Adrian Newey bu sene de ince eleyip sık dokuyor belli ki, zaten buna da sahip olurlarsa yakalamak imkansız olacak. Bununla beraber Red Bull'lar F-kanal olmadan da ilk sektörde sadece 0.1 sn yavaştı, yani ihtiyaçları yok :) Yalnız Silverstone, Monza, Spa ve Suzuka'da bu sistem olmazsa olmaz olacak, o zamana kadar da bulacaklardır zaten.


Zirvede durum ve sezonun devamı..

Şu anda kendi hesaplarıma göre en hızlı olduğu tartışmasız Red Bull'u aynı hızdaki Ferrari ve Mclaren 0.3-0.4 saniye geriden takip ediyor. Ferrari lastik kullanımı ve düzlük hızı ve aerodinamik yol tutuşuyla yarış mesafesinde Mclaren'den 0.1 sn hızlı görünüyor. Mercedes Red Bull'un 1 sn gerisinde, bu iki takımdan da 0.6 sn geride. Mercedes'i Renault, Renault'yu da Force India takip ediyor. Bana göre tüm sıralama şöyle:

1.Red Bull
2.Ferrari
3.Mclaren
4.Mercedes
5.Renault
6.Force India
7.Toro Rosso
8.Sauber
9.Williams
10.Lotus
11.Virgin
12.HRT

Yarışın yıldızı: Mark Webber
Yarışın hayal kırıklığı: Nico Rosberg
Yarışın en heyecanlı anı: Öyle bir an yoktu maalesef
Yarışın geçişi : Alguersuari'nin Hulkenberg'i geçişi, 22.tur
İyiler: Vettel, Hamilton, Alonso, Kubica, Sutil, Schumacher
Kötüler: Massa, Hulkenberg, Liuzzi, Button (halinden çok memnun görünüyordu!!!)

8 Mayıs 2010 Cumartesi

İspanya GP Sıralamalar - Bildiğimiz gibi...

Formula 1'de Avrupa sezonuna bu hafta sonu başlamış olduk. Avrupa sezonu için her zaman gerçek sezonun başlangıcı denir, çünkü dayanıklılığın görece düşük olduğu Asya bölümü sonrası takımlar kendi fabrikalarında gelişimi hızlandırma, rüzgar tüneli testlerini sağlıklı yapabilme ve yeni parçalarını yarış hafta sonlarında aktif olarak deneyebilme/değiştirebilme şansı buluyorlar. Kısacası Avrupa sezonunda gerçek show başlar...

Bu yazımda takımların performansından ziyade bugün olanlara yoğunlaşacağım. Takımların ve pilotların performansları ve görünümlerini yarış raporuyla birlikte anlatacağım.

Barcelona'da Cuma antrenmanlarının ilk seansında beklenenin biraz daha dışında bir durumla Mclaren'ler ön sıradalardı. Ancak 2.seansta Webber ve Vettel favori gösterilmelerinin de doğru bir beklenti olduğunu gösterdiler, ikili yumuşak lastiklerle çıkardıkları inanılmaz zamanlarla gridin geri kalanını derin bir düşünceye sevkettiler. Bunun dışında Cuma gününün aslında en önemli gelişmesi araçtaki güncellemelerle birlikte Schumacher'in Rosberg'e göre ciddi anlamda rekabetçi görünmesiydi. İlk seansta Rosberg'den 0.3, ikinci seansta da 0.5 saniye daha hızlı olan Michael Schumacher her iki seansı da 3.sırada tamamladı. Ferrari pilotları kayıplardaydı dünkü 2 seansta da.

Bir diğer ilginç gelişme Lotus'un Barcelona'ya getirdiği gelişimlerle, gridin eski takımlarının en kötüsü Williams'tan 2.seansta sadece 0.5 sn geri kalmasıydı.

Sıralamaların ilk seansında artık alışıldığı üzere yeni 3 takımın 6 pilotu eleniyor (olaylı Malezya haricinde), bunların dışında gridin geri kalanından da 1 sürücü eleniyor. Bu isim Bahreyn'de Alguersuari'ydi, Avustralya'da Petrov, Çin'de de Liuzzi'ydi. İspanya'da da piyango Williams'tan Barrichello'ya vurdu. Williams'ın kötü performansı nedeniyle bir sürpriz değildi bu bana göre. Aracının performansının daha da gerisinde bir görüntü veren Liuzzi de Rubens'in bir sıra üzerinde yer aldı. Liuzzi'nin sezonun devamında Paul di Resta ile (hatta belki Chandhok ile) yer değiştirmesi gündeme gelebilir bana göre.

İkinci seansta Toro Rosso'nun ve Force India'nın iki pilotu da elendi. Williams'ın kalan tek sürücüsü Hulkenberg yine elendi. Sauber'den Kobayashi üst üste ikinci defa takım arkadaşını geçmekle kalmadı, diğer iddialı isim Petrov ve iki STR'yi geçerek son seansa kaldı. Bu seansta Koba'nın hem Rosberg'i hem de Massa'yı da geçtiğini hatırlatayım. İlk seansta olduğu gibi bu seansta da en hızlı isim Webber'di. Vettel'le aradaki fark 0.107 saniyeydi.

Redbull paketinin de farkıyla yumuşak lastiğini kullanma zorunluluğu hissetmedi, sert lastik turları diğer takımların yumuşak lastikleriyle aynı ya da çok yakındı. Bu yüzden seans sonuna kadar sert lastiği kullandılar. Seans biterken yumuşak lastiklerine geçiş yaptılar.

Dananın kuyruğunun kopacağı son seansta asıl soru favori Redbull'un hangi sürücüsünün pole pozisyonunu alacağı sorusuydu. Pistin kauçuk miktarının ve dolayısıyla yol tutuşunun artacağı son turlara kadar pilotlar turlarını tamamladılar, değişen yumuşak lastiklerle gerçek zaman turları başladı. Diğer takımların yerlerini belirlemelerinden sonra ayrı bir gezegende yarışan Redbull'daki sıralama için Vettel turunu ilk tamamlayan isimdi, 1.20.101'le. Ardından 1.19.995'lik inanılmaz zamanıyla Webber pole pozisyonunu kazandı. İlginçtir, fark bu sefer de 0.106 sn oldu, ikinci seansla neredeyse aynı. Raikkonen'in Webber'in yerini alacağını iddia edenlere duyurulur...

Redbull tam bir aerodinami pisti Barcelona'da imparatorluğunu bir kere daha ilan etmiş oldu. Zamanlara baktığımızda ilk sektörde kendi F-kanal sistemini getiren Ferrari'nin (özellikle de Alonso'nun) en hızlı olduğunu gördük. Ancak F-kanalsız Redbull'dan sadece saniyenin yüzde birlik dilimleriyle önde olması Redbull'un ne halde olduğunun anlaşılması için bir anekdot olabilir! Orta hızlı virajların yer aldığı ikinci sektörde Redbull rakipsiz ve rahattı. 29.8 ve 29.9 sn'lik zamanlara diğer takımların en iyi cevabı 30.2'de kaldı. Ancak asıl problem üçüncü sektördeydi. Redbull S3'de inanılmaz bir fark attı. 27.6 ve 27.7 sn'lik zamanlara diğer takımlar en iyi turlarında 30.1 ile cevap verebildiler. Tek istisna Schumacher'di 29.9 ile, ancak onun da bu zamanı 10.virajdaki erken frenlemesinden ürettiğini sanıyorum. 10.viraj S2'nin bitip S3'ün başladığı yer ve orta uzunlukta bir düzlük sonu. Erken fren yapan pilot 11.viraja daha yüksek bir hız taşıyor, geç fren yapan da S3 zamanından yemiş oluyor. Mclaren ve Ferrari'lerin S2 zamanı 30.3'e karşılık Schumi'nin 30.5'ine bakarak bu kanıya vardım.

Webber sıralamardaki performansıyla zaten bugün yenilmez olduğunu ispatlamıştı ve hakettiği bir pole pozisyon aldı. Vettel de basın toplantısında bundan bahsetti. Webber'i geçemeyeceğini anladığını söyledi. Yarın bu iki pilottan startta kaybeden yarışı da kaybetmiş olacak. Vettel'den iyi bir start beklediğimi ifade etmeliyim.

Yarın Redbull bir aksilik olmazsa yarışı rahat bir şekilde kazanacak. Neden mi? Uzun sürüşlerdeki istikrarı nedeniyle, hızlı virajlarda daha da ezici olmak üzere tüm virajlarda hızlı olduğu için ve de S3'deki benzersiz hızını start/finish düzlüğüne taşıyıp her tur hızlı zamanlar çıkaracağı için. Yeni F-kanalıyla S3 ve hız ölçüm noktalarında en hızlı olan Ferrari'nin (aslında Alonso'nun) yarın podyum için de güçlü bir şansı var, iyi bir start alması koşuluyla. Alonso'nun muhtemel bir Redbull start ya da pit stop hatası ya da dayanıklılık probleminde galibiyet şansı da var, lastik kullanımı ve düzlük hızı nedeniyle.

Yarınki yarışı kazanmak ya da kaybetmek tamamen Redbull'un elinde, İngilizce'deki sevdiğim bir tabirle "Race is for Redbull to lose", kendilerini durduracak olan tek şey kendileri.

İyi seyirler ve sonrasında blogumda tekrar görüşmek üzere...

Pascal Nouma Kapalıda... Hem de amigo olarak..

Beşiktaş'a gelmiş geçmiş en efsane futbolculardan Pascal Nouma dün gece İnönü'de Kapalı'da amigoluk yaptı. Evet o artık bir efsane, gidişinden yıllar geçmesine rağmen bizden kopmadı, unutamadık... Hala 21 numaralı forması İnönü'de sırtımızda... Neden mi?

-Pascal korkarak değil yüreğiyle oynadı!
-Pascal hiç kapris yapmadı!
-Pascal hep içinden geleni yaptı, Beşiktaş'tan gitmesini gerektiren tombala hareketinde olduğu gibi
-Pascal vedasını Fener maçında ve Fener'e gol atarak yaptı!
-Pascal sakatım oynayamam demedi, tekme yemek pahasına kafasını topa uzattı, gol için (Galatasaray'a attığı golü hatırlayalım)



Fotomaç'ta dünü şöyle anlatıyor Pascal :

"İnönü Stadı benim hayatımda ikinci kez doğduğum yer ve hepinizin bildiği gibi ölünce oraya gömülmek istiyorum. Dün akşam maçı izlemeye gidince ve taraftarlarımızı görünce yine sahaya atlayıp oynamayı hayal ettim. Bu taraftar ölüyü bile diriltir.
Yıllardır ne zaman taraftarlarımızla biraraya gelsem benden hep kapalıya gelmemi istediler.Kısmet bugüneymiş.




Ben İnönü Stadı'nın o çimlerinde top oynarken tribünleri aşkla seyrederdim, kalbim hızla çarpardı.Ama dün gece kapalıdaki Beşiktaşlı dostlarım beni aralarına aldılar. İnanın yüreğim ağzımdan çıkacak sandım. İnsanların coşkusu, heyecanı beni başka alemlere götürdü.

Bir an düşündüm kendi kendime... İyi ki Beşiktaş'a gelmişim, iyi ki bu renklere aşık olmuşum dedim."



Fransa'da doğdu,
Beşiktaşlı oldu,
Helal olsun sana,
Pascal Nouma...

2 Mayıs 2010 Pazar

Tekneyle Marmara'da balık keyfi...

Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz programının ikinci seansı için dün Marmara'ya açıldık. Fehim'in tekne merakı ve Murat'ın balıkçılık merakını aynı aktivitede buluşturmuş ve bizler de yakından yaşamış olduk. Şimdi de dünü anlatayım...

Sabah 08.00'de Beylikdüzü Bauhaus'u buluşma merkezi olarak belirleyip marinaya hareket ettik. 8.20'de yola çıkmayı planlarken tekne sahibinin önceki geceden kalma ihtimalini gözardı ettiğimizden gelmesini bekledik. Daha da bekleyeceğimizi anlayınca kahvaltıyı orada yaptık. Hava harikaydı, bu güzelliğe tekneyle denizde olma keyfi de eklenince mükemmel bir kahvaltı yapmış olduk. Kahvaltı biterken tekne sahibi de gelince artık yola çıkma zamanımız gelmişti.

Yolculuk başlıyor...

Vira bismillah deyip denize açıldık. Deniz sıcaklığı 11-12 dereceydi. Balık bulucu sonarımız açıktı, balık var deyip durduğumuz ilk 2 yerde yarımşar saat durduk, gelen birşey olmayınca oradan ayrıldık. 3.yerimizde ilk başta yine birşey gelmeyince akşama boş döneceğimizi düşündük. Bu ümitsiz bekleyişi Özgür bitirdi, oltasında 3 tane sardalyayla göründü, ardından 15 saniye içinde Kemal'in de oltasına sardalya takılınca ilk sevincimizi yaşadık. Anladık ki orada balık var ve tutmaya devam ettik. Orada 50 balık tuttuk. Başlarda sadece sardalya vardı. Yaklaşık 1 saat orada kalıp devam ettik. Sonra etrafımıza baktık, 6-7 teknenin bir arada olduğu bir yer gördük. Bu kadar adam orada takılırken burada durmaya devam eden akıllılar olmak istemediğimiz için ortak akla uymaya karar verdik :)





Bereketli saatler başladı

Oraya vardığımızda geç bile kaldığımızı anladık çünkü küçük motorlu bir sandalda 6 kişi 6 olta ile boş dönmüyorlardı. Bir amcamız tek başına bir teknede 3 dk'da bir tüm çaparileri dolu olarak çekiyordu. Bizim de "üzüm salkımı" formunu bulmamız uzun sürmedi. En yoğun dönemi de bu arada geçirdik. Murat'ın karides yemleri koyup Lüfer yakalama hayalleri de hep hayal olarak kaldı maalesef. Öğlen 13.00 olunca bir yemek seferi daha yaptık. Ekmek arası kahvaltılıkları götürdük kardeş kardeş. Balıkçılık kanununa göre deniz sabah bir balık yapardı, öğleden sonra bir kere daha balık yaparmış, güneşten etkilenmedikleri saatlerde. Aynen de öyle oldu. Saat 14.00'de başlayan ikinci seferimiz rüzgarın coştuğu saatlere kadar devam etti.



Benim ilk balık tutma tecrübem

Ben ilk defa dün balık tuttuğumdan işin terminolojisini ve mantığını anlamaya çalışmakla meşguldüm. Hangi balığa nasıl yem ve iğne konur, hangi misinaya ne ağırlıkta kurşun konur, hangi balık hangi mevsimde nerede olur, havaya ve saate göre ne değişir vb... Dün sanırım yaklaşık 15-20 tane balık tuttum. Kıyıda büyük balığa sallasam birşey de gelmeyebilirdi :)



Çapayı çekiyoruz : Takım çalışması budur!

Saat 16.00 gibi motoru çalıştırıp dönmeye başlamadan önce çapayı toplamamız gerekiyordu. Şanssızlıklarımızdan biri çapa toplama mekanizmasının bozuk olmasıydı. 40 mt derinlikten o kalın zinciri ve çapayı çıkarmak kolay olmadı. Tam anlamıyla bir pit stoptaymış gibi çalıştık, programımızın amacına uygun bir takım çalışması oldu, 3 kişi zinciri çekti (ben-Kemal ve Kaan), iki kişi çekilen kısmı tuttu kaymaması için (Fehim-Özgür) bir kişi de zinciri yuvasına soktu (Murat). Oldukça yorucu dakikalardan sonra artık çapayı çıkardık ve motoru çalıştırdık, istikamet marina!



Dönerken Kaan'ın camı temizlerkenki görüntüsü süperdi, ışıklarda bekleyip camları temizleyen çocuklar gibi cama yapışmasını kaçırmadım, aşağıda fotoğrafı var :)



Yolculuk bitiyor...

Kıyıya geldik ve keyifli günümüzü sonlandırdık. 4 değişik balık yakalamıştık, sardalya-hamsi-istavrit ve kırlangıç balığı. Yaklaşık 220 balıktan oluşan yarım kova balığı da paylaşarak günü taçlandırdık. Gün bittiğinde herkes yeni birer hobi kazandı, aynı programı da tekrarlamak üzere sözleştik. Programımız da amacına ulaşmış oldu, herkes birbirinin hobisini öğrendi, anladı ve ortak bir konu buldu üzerine konuşmak ve eğlenmek için.