30 Nisan 2010 Cuma

Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için...

Günümüz dünyasında artık bireysel başarılara sadece sporun belli dallarında yer var. Onun dışında sporun geri kalanında, iş dünyasında, aile hayatında yani neredeyse her alanda kazanıyorsanız bunu takım olarak başarabiliyorsunuz. Takım olabildiğiniz ölçüde tehlikeleri karşılayabiliyorsunuz, başarınızı sürekli tutabiliyorsunuz.

Takım olabilmenin de iki temel kuralı var bana göre :

1.Birbiriyle kimyası tutan ve her biri farklı yeteneklere sahip bir takım oluşturmak
2.Oluşan bu takımın da birbirini iyi tanıması, uyumlu olması ve sevmesi

Bu 2 kuralı tam anlamıyla yerine getirmek için ekibime bir fikrimi açtım. Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz diyebilmek için birbirimizi tanımalıydık. Bunun için de birbirimizin hobilerini yaşamalı ve anlamalıydık. Fikir şuydu, benimle birlikte 8 kişi olan takımımızdaki her bireyin hobisini tüm ekipçe yapacak, onu öğrenecek ve birbirimizi daha iyi anlayacaktık.

Benim go-kart ve motorsporları sevgim, Murat'ın balıkçılık sevgisi, Nuray'ın Edirne sevgisi, Ayhan'ın tarih merakı, Kemal'in bitki ve ağaç yetiştirme merakı, Fehim'in tekne sevgisi, Özgür'ün bahçecilik sevgisi ve Kaan'ın poker-futbol merakını hep birlikte yaparak takım olacaktık, birbirini iyi tanıyan bir takım.

Ve bugün ilk seansı gerçekleştirdik, birlikte Karting yaptık. Doğumunun yaklaşmış olması nedeniyle Nuray bize kenardan destek verdi, bizler de pist üzerinde keyifli bir 1 saat geçirdik.

Fehim ve benim ağır olmamız nedeniyle takımları ikiye böldük. Nisbeten zayıf olması nedeniyle Özgür-Murat ve göründüğü kadar ağır olmayan Kaan önce piste çıktı. Kaanım ilk defa karting yaptığından olayı bugün kavradı, dolayısıyla biraz geride kaldı. Özgür de pistin tozunu attı :) Özgür de Murat da oldukça iyilerdi. Murat kaskının büyük olması nedeniyle arada sorunlar yaşasa da güzel bir yarış çıkardılar.




Bizim seansta en ağır bendim, Fehim benden sonra ve en ballımız Kemal bizden 15-20 hafif olması nedeniyle şanslıydı. Pist 50 saniyede dönülüyor ve hesaplarıma göre 20 kg ağırlık 1 turda yaklaşık 3 sn farkediyor. Pist sırasıyla kısa bir düzlük sert bir sol-sağ viraj, çok kısa bir düzlük, çok sert bir sol viraj, daha sonra İstanbulpark 8.viraj tarzında hızlı geçilen bir viraj, sağ viraj, orta hızlı bir sol viraj ve ana düzlüğe çıkılmasıyla bitiyor. Başladık, önde başlayan Fehim, sonra Kemal ve ben geliyorduk. Kemal'i yaklaşık 5-6 lastik lastiğe kapışma denemesinde geçemeyince biraz dinlenmek istedim. Bir seferde tam geçiş yapacakken de kapıyı kapattığından yandan çarptım. Pistteki 7. turumda frenaj ve gaz noktalarımı kafamda oluşturmaya başladığımdan hızlandım, sanırım bu turlarda 3-4 sn hızlanmış olmalıyım.




Daha sonra Fehim geride kalınca Kemal onu geçti, mutlulukla sanki yarışı kazanmış gibi kolları kaldırıp sevinmeye başladı ama benim ensesine kadar geldiğimden habersizdi. Daha sonraki turda yine bir geçiş denemesi ve yine kapıyı kapattı. Sonraki turda onu geçtim ve Kemal çıldırdı :) Geçişi yapar yapmaz virajlarda yarış çizgisini ve biraz daha içeriyi kapattım. Kemal bu dakikadan sonra tam 3 defa çarptı bana, bilerek :)) Sonuncusunda öyle bir çarptı ki, onun go-kartıyla benim go-kartım içiçe geçti.

Her neyse, benim içim rahat, istediğim yerde bitirdim yarışı :)

Sonuç olarak çok çok keyifli bir aktivite geçirdik. Ve tur zamanlarını görebileceğimiz bir pistte aktiviteyi tekrarlamaya karar verdik. Benim ve hobim ve tutkumu da hep birlikte yaşamış olduk.



Yarın da akvitelerimizin 2. seansını gerçekleştiriyoruz. Hep birlikte tekneyle Marmara'ya açılıp balık tutacağız. Böylece Murat'ın Balıkçılık ve Fehim'in tekne sevgisini yakından yaşayacağız. Onun da notlarını elbette paylaşacağım buradan.

Türkiye'nin en iyi satış ekibinde birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için...

19 Nisan 2010 Pazartesi

Çin GP Analizi : Mclaren sesini yükseltti!

Formula 1 motorsporlarının zirvesidir, aynı zamanda teknolojinin her alanında zirvesini kullanır. Ar-ge konusunda Formula 1 kadar yaratıcı, üretici ve verimli sektör sayısı azdır. Formula 1'de bunlara ek olarak zeka, strateji, önsezi, şans ve detaylara odaklanmayı da başarabilirseniz başarılı olursunuz. Bu spor maalesef acımasız, sadece bütün bunları bir araya getirebilenlere başarı hakkı veriyor.

Çin GP'de tam olarak bunu yaşadık. Red bull fırtınasının estiği ilk 3 yarış sonrası Çin GP'de Mclaren'in biraz daha önde olabileceği söyleniyordu. Cuma günü antrenman turları aslında Malezya'nın tekrarı gibiydi. Mclaren ve Mercedes hafif depo ile turlar atar, Ferrari ve Redbull yarış temposunu kontrol eder. Yalnız tur zamanları durumun biraz daha Mclaren ve Mercedes lehine olduğunu gösteriyordu. Mclaren'in özellikle hız ölçüm noktalarındaki hızı F-kanal sisteminin getirdiği faydaları net şekilde ortaya çıkarıyordu.

Cumartesi ilk antrenmanlarda Red bull ve Mclaren'in avantajını gösterdi, yalnız Ferrari'nin de rekabetçi olduğu ortadaydı. Sıralamalara gelindiğinde aslında resim çok değişmedi. Sıralamanın en büyük sürprizlerinden biri Liuzzi'nin Q1'de elenmesiydi. Force India burada gerçekten çok güçlüydü, ilk sektörde ilk 4 takım 24.9-25.2'li turlar atarken ilk 4 takımın haricinde 25.2'yi bulan tek takım Force India'ydı.

Şangay pistinin ilk sektörü aerodinamik gücü sınayan bir bölüm, özellikle ilk viraj sonrasında 2. viraja kadar olan bölge, 2.viraj ve kısmen 3. viraj hata yapmanın kolay olduğu, optimum ayarları bulmanın hayati olduğu yerler. Istanbulpark 8. virajını da kısmen andırıyor. Bu bölümde hızlı olan takımların aerodinamik tasarımının rekabetçi olduğunu düşünebiliriz. İşte bu yüzden bu rekabetçi araçla elenen Liuzzi ciddi bir not kaybetti takımın gözünde.

Q1 ve Q2'nin bir diğer kötü sürpriziyse Vettel'di. İlk 2 bölümde olması gereken yerde gözükmedi. Sonradan ayar sorunu olduğunu öğrendiğimiz Vettel takım arkadaşının set-up'ından da faydalanarak Q3'e çıktı. Sıralamaların son bölümü gerçekten heyecanlıydı. Pole pozisyonu adayı 8 pilot olunca sıralama sürekli yer değiştirdi. İlk sıranın sahibi sürekli değişse de takım hep aynıydı : Red bull. Vettel kusursuz turlarından birini daha atarak pole pozisyonun sahibi oldu, takım arkadaşından tam 0.25 daha hızlıydı, problemsiz bir günde böylesine güçlü bir araçta oluşması istenmeyen bir fark bu. Alonso da yine "yapabileceğinin maksimumunu çıkardığını" söylediği çok iyi bir turla Webber'in 0.1 sn gerisinde gridin 3.sırasına yerleşti. Mclarenler sürpriz bir şekilde oldukça yavaşlardı, Ferrari'de Massa Mercedes'te de Schumi yine takım arkadaşlarının gerisinde kaldılar. Mclaren'de Jenson Button Lewis'i peşpeşe 3.defa sıralamalarda geride bırakmış oldu.

Ve start...

Cumartesi günü yoğun yağmur beklendiği söylenen Şangay'da yağmur starttan önce çok hafif şekilde başladı. Yazımın başında belirttiğim strateji, şans, zeka, önsezi gibi olgular böyle durumlarda devreye giriyor. Starttan hemen sonra yağmur bastırabilir, o yüzden yağmur lastikleriyle mi başlasak, ya yağmur başlamazsa diye kurularla mı başlasak, ne de olsa herkes aynı anda pite girer ve biz de birşey kaybetmeyiz gibi düşünceler oluştu. En radikal kararı Timo Glock'a yağmur lastiğini takan Virgin aldı. Aklıma direkt olarak 2007 Avrupa Grand Prix'i geldi. Nurburgring'de yine hafif yağmurla başlamıştı yarış, tek yarışlığına orada olan Marcus Winkelhock Spyker'ıyla yağmur lastiğinde başlamıştı yarışa. Sonra daha ilk turda yağmur bastırınca herkes pite dalmış, Marcus ilk sırada yarışa liderlik etmişti, ilk yarışında yarışa liderlik etmek onun için korkutucu ama gurur verici olmalıydı :)



Start verildiğinde ok gibi fırlayan Alonso'nun erken start aldığı belliydi ve sonradan da bunun için bir pitten geçme cezası aldı. Webber de yavaş kalkan takım arkadaşının bu hatasından faydalanıp önüne geçti. Button, Hamilton, Massa ve Rosberg yerlerini kaybetmediler ilk turda. Daha sonra yağmur biraz artmaya başlayınca artık stratejik kararı vermek gerekiyordu. Pite girip yağmur lastiklerini takmak ya da kalıp tam olarak yağmur bastırırsa girmek. Pite girenler eğer yağmur bastırsaydı ilk girenden itibaren ilk sıraları oluşturacaklar, girmeyenler sonda kalacak, pite girmeyenler eğer yağmur bastırmazsa en önde kalacak, sonra da girenlerin sıralamasında yarış devam edecekti. Takımlar genelde bir pilotlarını pite soktular, diğeri pistte kaldı, bu sezon kararları genelde hatalı olan Ferrari iki pilotunu da pite soktu. Pite girmeyenlerin en önündeki Rosberg'in 1.48'li zamanlar attığını gören herkes yanlış yapıldığının farkına varmıştı bile. Pistte kalan Rosberg, Button, Kubica, De la Rosa ve Petrov doğru lastikteydi ve öndelerdi.



Seçimlerinin yanlış olduğunu anlayan takımlar tekrar pite girerek kuru zemin lastiklerine geçtiler. Ve yağmurun gerçekten geldiği yarışın üçte birlik bölümüne kadar da bu şekilde devam ettiler. Yarışın yağmurdan sonraki kısmı gerçekten izlenmeye değerdi. Gerilerden tırmanmaya başlayan ve teker teker geçişlerini yapan Hamilton ve Alonso yarışa zevk kattılar. Rosberg önde götürdüğü yarışı hatayla Button'a verdi. Küçük hatasının sonucu onun için acı oldu. Hata yapmasaydı ne olurdu? Bana göre Mclaren'in hızı bugün kimseye galibiyet şansı tanımayacak kadar acımasızdı, dolayısıyla Rosberg Button'a ileriki turlarda da olsa geçilirdi.

Son bölümler ve Mclaren farkını gösteriyor...

Herkesin aynı lastiklerde olduğu yarışın son 16 turunda takımların performans farklarını ve takım arkadaşı pilotların farklarını net şekilde görebildik. Mclaren bu bölümün tartışmasız en hızlı takımıydı. Özellikle Lewis Hamilton'ın tur zamanları bu gerçeği gözler önüne serdi. Hız açısından Redbull takımı Mclaren'den sonra gelse de onlardan beklenen temponun çok uzağında bir görüntü sergilediler. Takımların neredeyse tamamı en hızlı turlarını lastiklerin ısındığı ve pistin kuruya yakın olduğu 13-14.turlarda attılar. Vettel 1.42.300 ve Webber 1.42.600 ile yeşillediler kendi turlarını, yalnız son 15 turdaki yağmur performansında geride göründüler. Bunun sebebi araştırılmaya değer.. Ferrari'de Alonso'nun Massa'yı, Mercedes'te Rosberg'in Schumacher'i, Williams'ta Barrichello'nun Hulkenberg'i rahatlıkla geçtiğini gözlemledik.

Button bu noktadan sonra yarış temposunu kendisi belirledi. İstediği zamanlarda 1.48'li turlar attı, istediği zamanlarda 1.51, yarış sonlarında 1.54... Sezonun dördüncü yarışında ikinci defa kendi kararlarıyla yarışı kazandı, takım arkadaşını geride bıraktı.




Button vs Hamilton : Mclaren'de güç savaşı



Jenson Button şampiyon olduğu takımı bırakıp Mclaren'e kendisini ispatlamaya ve BGP01'in hızından ve rakipsizliğinden ötürü şampiyon olmadığını göstermeye geldi. Geldiği takım çifte dünya şampiyonu Alonso varken bile kartlarını Lewis'den yana kullanmış bir takımdı, Lewis şampiyon olduktan sonra takım tamamen ona odaklanmıştı. Dolayısıyla ben dahil birçok kişi bu kararını çılgınlık olarak nitelendirmişti. Hatta Ross Brawn ileri gidip "cesaret ve aptallık arasında ince bir çizgi vardır" diyerek onun kararını aptallık olarak bile nitelendirmişti.

Sezonun 4.yarışındayız, peki ne oldu Button'ın durumuna? 4.yarışta 2.galibiyetini aldı, galibiyetlerde 2-0 önde, sıralama performansında 3-1 önde. Hamilton F1 kariyerinde ilk defa mağlubiyetin acısını tadıyor. Burada problem Hamilton'ın sürüş yetenekleri değil, ben hala onun Button'dan daha yetenekli bir pilot olduğunu düşünüyorum. Ama F1'de yetenek herşey değil maalesef. Lewis bu yarışta da gerilerden müthiş geçişlerle yukarı tırmandı. Ancak Button'a yeterince yaklaşamadı çünkü lastiklerini bitirdi bir kez daha, bir kez daha takıma telsizde "Lastiklerim kötü durumda" mesajını geçti. Button slick lastiklerde kalmayı seçerken o yanlış kararı verip yağmur lastiklerine geçti. İki konuda net bir şekilde baskı altında: Takım arkadaşının içgüdü ve tecrübesi ve de lastik kullanımı konusundaki başarısızlığı. Lastik kullanımının hayati derecede önemli hale geldiği 2010 sezonunda sıcak Avrupa yarışlarında, yine lastiklerin zorlanacağı Kanada, Singapur gibi yarışlarda problemler yaşaması takım arkadaşından puan olarak ciddi anlamda geride kalmasına sebep olabilir.

Alonso vs Massa : Sular ısınıyor..

Alonso'nun Ferrari pilotu olacağı açıklandığında F1'den az çok anlayan herkes Alonso'dan tek bir sebepten çekiniyordu, İspanyol pilotun tek adam olma isteği ve bunun için hırsı... Renault ve Mclaren'de bu yüzden geçirdiği problemler artık herkes tarafından biliniyor. Özellikle Mclaren'de Hamilton'la girdiği sert rekabet takıma zarar da vermişti. Ferrari bu konularda her zaman takımın menfaatini ön planda tutan bir takım olduğundan Alonso'nun bu ortama ayak uyduracağı bilinemiyordu. Alonso ilk günden itibaren bunun bir problem olmayacağını ve Massa'yla iyi anlaşacağını düşündüğünü söylüyordu. Geldiği ilk günden itibaren de takımla tamamen bütünleşmeyi ihmal etmedi. Kışın önemli bölümünü Maranello'da geçirdi, mühendis ve mekanikerlerle tanışmak, aracın gelişimine katkıda bulunmak ve en önemlisini liderliğini kabul ettirmek için.

Sezonun açılış yarışını kazanması Alonso'nun elini güçlendirdi. Aslında Ferrari'ye lazım olan liderlik buydu, Kimi zamanlarında hem takımın hem Tifosilerin bir cesur yürek ihtiyacı net şekilde karşılanamıyordu. Alonso Schumi'nin açığını kapatmayı ve yeni kahraman olmayı kesinlikle kafasına koyduğu için buna uygun davrandı. Çin GP'sinde pit girişinde yaşanan bu olay sanıyorum Ferrari tarihinde bir ilk oldu, pist üstünde değil takım arkadaşı pite çağrılmışken onun bir anlık sendelemesini değerlendirip onu pit girişinde geçmeye çalışması kendisi açısından iyi bir imaj olmadı. Takım arkadaşının arkasında beklemek yerine önüne geçmek ve zaman kaybetmemek istedi. Kaybeden Massa oldu. Çok gerilerden 5 pit yapmasına rağmen 4.sırada finish gören Alonso'nun bu hareketi her ne kadar kaba görünse de aslında takımın menfaatine olduğu için eminim takım buna ses çıkarmayacaktır. Çünkü önde olan Massa olsaydı takım bu yarıştan toplam 12 puan yerine muhtemelen 8 ya da 10 puan alacak ve Alonso liderin 15 puan gerisinde kalacaktı. Ferrari eğer şampiyonluk hedefliyorsa Avrupa sezonu ortasına kadar Massa'ya süre vermeli ve eğer gelişim ciddi anlamda göremezse Alonso'ya odaklanmalı bana göre...

Çin'deki araç gelişimleri ve orta sıradaki takımlar

Çin GP için birçok takım aracında güncellemelerle geldi. Bunlardan en kayda değer olanları Sauber, Ferrari, Mercedes ve Williams'ın kendi F-kanal sistemi tasarımları, ayrıca Williams'ın ek olarak motor kapağı tasarımıydı. Cuma günü takımlar bu tasarımlarını test ettiler. Sauber'den Kobayashi hız ölçüm noktasında Hamilton'la aynı hıza ulaştı, Ferrari onlardan sadece 1 km/h gerideydi. İlk 3 yarışta Sauber'le birlikte orta sıradaki takımların en kötüsü Williams'ta da gözle görülür bir değişim vardı. Mercedes de kazanımlarını tur dereceleriyle gösterdi. HRT'nin de gelişimi gözle görülür derecede fazlaydı, takım her iki pilotuyla da hız ölçüm noktasında ilk 4 en iyi dereceden ikisini çıkardılar. Tabii kuru hava performansında...

Renault'nun yavaş yavaş güçlenmesi gözlerden kaçmıyor. Takım ilk 4 takıma her Grand Prix'de biraz daha yaklaşıyor, hatta bu yarışta hem Kubica hem de Petrov Ferrari ve Redbull'larla yarışın orta bölümlerinde benzer turlar attılar. Takımın kendi arka kanat tasarımını yapacağı ve F-kanal sistemini kopyalamak yerine ondan esinlenip yeni bir tasarıma gideceği gelen haberler arasında. Pat Symonds sonrası takımın eriyeyeceğini ve gerileyeceğini düşünenler fena halde yanılmış durumdalar mevcut durumda. Ben gelişimin devam edeceğini ve Renault'nun ve özellikle Kubica'nın ilk 5'de düzenli olarak yer alacağını düşünüyorum.

Bu arada geçen yarışta sürüş yetenekleri konusunda kıpırdanmaya başlayen Petrov gelişimini bu yarışta da gösterdi. İstikrarı ve yaptığı geçişler Petrov'un hanesine artı notlar olarak yazılıyor.

Yeni takımların son durumu

Yeni takımlarda genel resim değişmedi, Virgin daha hızlı gibi dursa da yarış temposunda Lotus Virgin'den önde, hatta bu yarışta Lotus'tan Kovalainen Hulkenberg'in Williams'ının önünde finish görmeyi başardı. Bu sanırım finish görmekten sonra takımın ikinci hedefiydi ve bunu da başardılar. Artık ilk hedefleri önce bunu daha sık başarmak ve muhtemel kazaların da yardımıyla sürpriz bir puana ulaşmak olacak.

Virgin'in de Barcelona'ya ciddi değişimle gelmesi bekleniyor. Yakıt deposunun büyümesiyle aracın tasarımı da değişecek.

HRT takımı güncellemeleriyle maksimum hızını artırmayı başardı. Yalnız yağmur altında attıkları 2.06'lık turlar takımın hala Taş devrinde olduğunu gösteriyordu. Zira diğer yeni takımlar 1.56'lı turlar atıyorlardı, yarışın ortalama turları da 1.50 civarındaydı, yani 16 saniye yavaşlardı. Yine de diğer takımlardan Virgin'de Glock'un aracı startta motor sorunuyla kalkamamışken ve Di Grassi'nin debriyaj sorunuyla kalırken, yine Lotus'tan Trulli hidrolik sorunuyla yarış dışı kalırken HRT'nin her iki pilotuyla finish görmesi onlar için altın değerindeydi. İki araçtan da veriler topladılar ve bu ileriki yarışlarda onlara fayda sağlayacaktır.

Lastik kullanımı

Çin'de takımlar arasında net farklar göze çarpmazken pilotlar arasında belirgin farklılıklar gözleyebildik. Button ve Hamilton'ın intermediate lastik kullanımı arasında önemli farklar vardı. Islak pistte intermediate lastiği ciddi derecede aşındırmak pek de olumlu bir gösterge değil. Bir diğer önemli fark Rosberg ve Schumacher arasında oluştu, hem de tecrübeli pilotun aleyhine. Schumacher'i ayrı bir yazıyla ele almayı düşündüğümden detaya girmedim bu yazıda, ama Schumi'nin yeni dönem Formula 1'e alışmasının zaman alacağı kesin. Bunların başında da lastikleri kullanımı var.

F-kanal sistemi fırtınası

Geçtiğimiz sezon şampiyonu belirleyen ve büyük takımların ciddi olarak bocalamasına yol açan çift difüzör tasarımından sonra bu sezonu aynı şekilde etkileyen konu şüphesiz F-kanal sistemi. Mclaren'in bu yaratıcı tasarımı takıma düzlük performansında ezici bir fayda sağlarken diğer takımlar bunu acilen kopyalamaya çalışıyorlar. Mclaren'in tasarımının detaylarını takımlar merak ederken bunu öğrenmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Araçlara en fazla yaklaşma şansı olan pilotlardan bunun için yardım alıyorlar. Sıralama ve yarış sonrası kapalı parka çekilen Mclaren araçlarını birçok pilotun öyle ya da böyle eğilerek incelediğine şahit olduk. Bu esnada komik görüntüler de oluşuyor. Aşağıdaki Redbull pilotlarının incelemesi var, Webber durumu biraz abartmış görünüyor.. :)





Sezonun 4. yarışını da yine pole pozisyondan kalkan sürücü kazanamadı. Bunda hava şartlarının ve olayların da etkisi var elbette ama pole pozisyon üstünlüğünün ezici boyutlarda olduğu 2007 sezonuyla karşılaştırdığımızda predictability (tahmin edilebilirlik) açısından 2010 sezonunun çok iyi durumda olduğunu söyleyebiliriz. Artık sıkıcılık konusunda da soru işaretlerinin kalmadığını düşünüyorum.

Avrupa sezonunda daha da keyifli bir sezon bizi bekliyor...

Yarışın yıldızı: Jenson Button
Yarışın hayal kırıklığı: Michael Schumacher
Yarışın en heyecanlı anı: Pit yolunda Vettel-Hamilton kapışması
Yarışın geçişi : Hamilton'ın Vettel ve Sutil'i geçişi
İyiler: Hamilton, Alonso, Kubica, Rosberg, Petrov
Kötüler: Sauber, Webber, Massa

4 Nisan 2010 Pazar

Malezya GP analizi : Redbull sahneye çıktı...

Dengeleri değiştiren heyecanlı Malezya yarışı tamamlandı. İlk 2 yarışın tartışmasız en hızlı ama şanssız takımı Redbull aldığı duble ve Vettel'in galibiyetiyle her iki şampiyonada iddiasını ortaya koydu. Takım strateji anlamında da ortaya etkili kararlar koymaya başladı bu yarışta.

Malezya'da yarış hafta sonu aslında havanın gidişatı anlamında kararsız başladı. Pilotların pisti gezerek incelediği, padokta misafirlerin bulunduğu ve yarışın magazin yüzünün görüldüğü Perşembe günü hava bazen açıktı, bazen de inanılmaz bir yağmur yağdı. Bu da aslında olacakların küçük bir göstergesiydi. Avrupa sezonlarında fazla görülecek sahneler değil, Malezya'da görülen sahneler. Tabii 2008 İtalya'yı hariç tutuyoruz, hani takımların paçaları sıvayıp garajlara dolan suları çekpaslarla temizlemeye çalıştıkları gün...

Cuma günü birinci ve ikinci antrenmanlarda hava oldukça iyiydi ve sıcaktı. Pist sıcaklığı 50-51 derecelere kadar çıktı. Bu yüzden takımlar kuru zemin performanslarını gördüler. Formula 1'de yaşanabilecek en sinir bozucu olaylardan biri de antrenmanların kuru zeminde koşulurken sıralama ya da yarışın yağmura maruz kalmasıdır. Tam tersi de aynen sinir bozucu. Bu hafta aslında tam olarak bunu gördük.

Cuma gününün yıldızı tartışmasız olarak Mclaren'di. Tabii bunu sadece tur zamanları için söylüyoruz. Ne Redbull ne de Ferrari sıralama simülasyonunu ciddi şekilde yaptılar. Mclaren ve Mercedes araçları bu simülasyonu yaptıklarından önde görüldüler. Lewis Hamilton her iki antrenmanda da en iyi dereceyi yaparak 1.33 sınırının tepesine kadar yaklaştı. Hamilton önce 1.34.900'lü derece yaptı, FP2'de 1.34.100 ile en iyi dereceyi elde etti.

Mclaren'in antrenmanlarda en iyi dereceyi elde etmesi büyük sürpriz değildi. Bildiğimiz gibi bazı takımlar kuralları kendilerince yorumlayıp bir takım geliştirmeler yapıyorlar. FIA bunları inceliyor ve bazılarını onaylayıp bazılarını reddediyor. Onaylananlar eğer ciddi bir kazanç sağlıyorsa sistemi en iyi kullanan takım kendileri olduğu için bundan yararlanıyorlar. Diğer takımlar da bunu kopyalayıp rekabetçi olmaya çalışıyorlar. Bunun en bariz örneği geçen yılki çift difüzör meselesiydi. Bu yıl da bazı takımlarda bu çözümleri görüyoruz. Şüphesiz bunun en önemli örneği Mclaren'in F-duct(kanal) sistemi. Sistemden Avustralya GP analizimde bahsetmiştim. Mclaren'e düzlüklerde çok ciddi bir hız avantajı getiriyordu. Malezya da orta hızdaki virajları ve daha uzun düzlükleriyle bu sistemin işlemesi için iyi bir alandı. Gerçekten öyle de oldu. Speed trap denilen hız ölçüm noktasında Mclaren 303 km/h ile ikinci Petrov'a göre 6 km/h daha hızlıydı. Hız ölçüm noktası yarıştaki en yüksek hıza ulaşılan yer ve Malezya'da start-finish düzlüğünden önceki uzun düzlükte frenleme noktasının biraz gerisinde yer alıyor.

Cumartesi ilk antrenmanlar da yine sıralama simülasyonuna sahne oldu. Redbull ve Ferrari kartlarını açtılar. Bu iki takımla birlikte Mclaren ve Mercedes GP de 1.34 sınırının altına indiler. Sanırım Michael Schumacher bu sezon ilk defa bir seansta (antrenman, sıralama ya da yarış) takım arkadaşı Rosberg'i geçti, 0.1 saniye farkla..

Hafta sonunun ilk sürprizi : Sıralama

Sıralama seansı yağmur altında başladı. Yağmur varsa sürpriz vardır, Formula 1'in kanunlarından biri bu. Piste ilk olarak beklendiği gibi gerideki takımlar çıktı. Büyük takımlar pilotlarını başta piste çıkarmadılar. Bu esnada araçlarda eski intermediate (geçiş) yeni adıyla wet (yağmur) lastikleri vardı. 1.45-1.49 arası turlar atılıyordu. Telsizlerde bunun en fazla hali olduğu söylendi. Yani ilk bölümün sonlarına doğru yağmur azalacak, bu yüzden başta çıkmaya gerek yoktu. Fakat buna rağmen öndeki takımlardan Mercedes ve Redbull pilotlarını 5. dk'dan itibaren piste gönderdi. Mclaren ve Ferrari pilotları garajda araçlarının içinde pistte olan biteni izliyorlardı. Tam bu esnada beklenmeyen şey oldu(daha doğrusu bu iki takımın beklemediği ama diğerlerinin beklediği şey oldu): Yağmur şiddetlendi! Piste daha fazla yağmur düşmeye başlayınca takımlar apar topar pilotları piste gönderdiler. Ancak yağmur lastikleriyle araçlar pist üstünde duramayınca pite gelip yoğun yağmur (extreme wet) lastiklerini taktılar. 1.52 sınırının üstüne çıkmaları gerekiyordu. Button yağmur çok şiddetlenmeden az önce 1.52'li bir tur attığı için kurtuldu. Fernando Alonso, Lewis Hamilton ve Felipe Massa ilk seansı bile geçemeyerek elendiler.



Sıralamaların 2.seansında sürpriz olmadı, elenmesi gerekenler elendi (STR'ler ve Lotus), son seansa kalması gerekenler kaldı. Tek sürpriz, adamım Kobayashi'nin son seansa kalması oldu. Son seans ilginç bir seans oldu. Pist hafif hafif kuruduğundan her gelen sürücü ekranda mor dereceler yaptı. Her tur en hızlı derece yeni bir sürücüye geçti. Mark Webber ilk riski alıp yoğun yağmur yerine yağmur lastikleriyle piste çıktığında ve 1-2 sektör yavaş kaldığında herkes yanlış karar aldığını düşündü. Yalnız seansın sonlarında Webber inanılmaz hızlıydı. Pole'ü de zorlanmadan ve 1.3 saniye gibi unutulmaz bir farkla aldı.

Cumartesi günü yarış günü için daha şiddetli yağış geleceği rapor ediliyordu. Ama dedik ya, Malezya bu sağı solu belli olmaz. Start anına kadar hava oldukça açıktı. Yarış boyunca da hiç yağmur yağmadı. Sıralamada en hızlı turlar yağmur lastikleriyle atıldığından tüm sürücüler istediği lastiklerle yarışa başladılar. Ön sıradaki sürücüler yumuşak lastiklerle başladılar yarışa. Arkadaki rekabetçi pilotlardan Button yumuşak lastiklerle yarışa başlarken Massa, Hamilton ve Alonso sert lastiklerle başlamayı seçtiler.

Ve start...

Yağmurlu olmayan bir yarışta, start oldukça belirleyici olacaktı. Önden başlayan pilotlar için startta elde edilen pozisyonlar genelde yarış sonuna kadar gider. Bu anlamda iddiası olan pilotlar startta ellerinden geldiğinde pozisyon kazanmalılardı. Vettel tam olarak bunu yaptı. Start verilir verilmez muhteşem bir refleksle sadece Webber'in arkasına yapışmayı düşündü. Frenleme noktasına gelinceye kadar arkasında gitti, sonra dışa açıldı ve 2. virajın sola kıvrılmasını da değerlendirerek takım arkadaşını geride bıraktı. Vettel gibi istikrarlı ve kusursuz bir pilotun da yarışı böyle götürmesi sürpriz olmayacaktı. Rosberg 3. sırayı aldı, Schumi de 2 sıra kazandı startta. Gerilerde ne oldu? Hamilton ve Massa tam 7 sıra kazandılar start sonrası ilk turda, Alonso da 3 sıra kazandı ancak bu ikilinin gerisinde kaldı.

İş bundan sonrasında Vettel için istikrarlı giderek farkı açmaya, gerideki rekabetçi sürücüler için de mümkün olduğunca çok pozisyon kazanmaya kaldı. Vettel ve Webber 5. tura gelindiğinde 1.41'li turları atan tek pilotlardı. Gridin geri kalanı sırasıyla 1.42-1.43 şeklinde gidiyordu. Lewis Hamilton çıldırmış gibi 1.44'le dönen rakiplerini 1.42'li turlar atarak tek tek geçmeye başladı. 9.sıraya kadar ilerledi. Renault'nun çaylak pilotu Petrov'u geçtiğinde bunun diğer geçişleri kadar basit olduğunu sandı, ancak kazın ayağı öyle değildi. Petrov geçilmesinin ardından gelen ilk virajda mükemmel bir geçişle pozisyonunu geri aldı. Bu geçişin değeri benim için büyük, çünkü Rus pilot ciddi bir risk aldı, hem de Hamilton'a karşı... Geçişi de tamamen kusursuzdu. Hamilton pozisyonunu 2 viraj sonra geri aldı ve o tur boyunca bu ikili tamamen arka arkaya süper bir kapışma yaşadılar. Öyle ki Hamilton düzlük üzerinde 3 defa pozisyon değiştirmek zorunda kaldı, Petrov Hamilton'ı gölge gibi takip etti. Bilindiği gibi kurallara göre pilotlar tek bir çizgi izleyebiliyor, bu yarış çizgisi olmak zorunda değil ama yer değiştirmemeleri gerekiyor. Hamilton bu yüzden komiserlerden uyarı aldı. Petrov'a gerçekten saygı duydum bu olay sonrası ve kendisini gıcık olduklarım listesinden izlediklerim listesine almaya karar verdim...

Button'ın 10.turdaki ilginç ve çok erken pitini izledik. 56 turluk yarışın 10.turunda pite girmek gerçekten de garipti. Başta herkes Button'ın yine bir kumar oynadığını düşünüyordu. Bence bu sadece ve sadece İngiliz pilotun yumuşak lastikle yaptığı turların sert lastikle dönen rakiplerine göre fazla iyi olmamasıydı. İleriki turlarda tek tek pit stopları görmeye başladık. Pit stoptan çıkan neredeyse tüm sürücüler en hızlı tur derecesine imza attılar. Buna Buemi de dahil. Pite geç giren sürücülerden Hamilton gerçekten oldukça başarılı turlar atıyordu. 25. tura gelindiğinde pit stop yapmayan ve agresif geçişler yapan şampiyon pilot, o lastiklerle en hızlı turu kaydetti. 30. tura kadar Massa'ya göre yavaş olduğu görülen Fernando Alonso'nun durumunu ayrı bir paragrafta anlatacağım. Mercedes GP cephesinde değişen bir durum yoktu. Schumacher mekanik arızayla yarış dışı kaldı, ancak o tura kadar Rosberg'den net olarak daha yavaştı. Kendisi hala olanları doğal karşılasa da her yarış sonrası olduğu gibi bu yarışta da eleştiri okları ona yönelecektir...

İlk pit stoplar sonrası yarışta izlenmeye değer kalan iki şey vardı: 1.Massa ve sonra Alonso'nun Button'a baskısı 2.Orta sıralarda puan için yapılan mücadele. Felipe Massa pitten çıktığı ilk turda 1.38.002 ile açık ara en hızlı turu kaydetti. Button ile farkı kısa sürede kapatarak arkasında gitmeye başladı. Sanıyorum 6-7 tur onu geçmeye çalıştı ama düzlüklerde felaket derecede hızlı olan Mclaren'e atak yapamadı. Sonunda Button'ı zor da olsa geçmeyi başardı. Bu esnada Massa'nın kendisi kadar sempatik mühendisi Rob Smedley'in telsizden duyduğumuz hafif meşrep bir tonda "Good boy, beatiful" lafı dinleyenleri gülümsetti :) Sanıyorum gridin en iyi anlaşan mühendis-pilot ikilisi olabilirler. Rosberg de mühendisiyle yakın diye biliyorum bunun dışında.

Diğer bir dikkat çekici taraf puan mücadelesiydi. Geçen yılın ortasında Sebastien Bourdais'nin yerine Toro Rosso'da yarışmaya başlayan 20 yaşındaki Jaime Alguersuari'nin takımına ve mücadeleye ısındığını artık gözlemleyebiliyoruz. Geçen yarışta Schumi'yi uzun süre arkasında tutmayı başaran Jaime, bu yarışta da istikrarlı turlarıyla dikkatleri çekti. Düzenli olarak 1.39'lu turlar atıyordu yarışın orta bölümünde. Yarışın en güzel geçişini de yine Jaime Alguersuari yaptı. 31.turda Jaime diğer bir çaylak pilot Williams'tan Hulkenberg'i 3.virajda geçiş hamlesi yaptı. İki pilot 5.viraj çıkışına kadar mücadeleye devam etti ve Alguersuari rakibini dıştan geçmeyi başardı. Güçlü bir pilotaj isteyen ve risk alınan bir geçişti. Tecrübesi sınırlı bir pilot için çok etkileyiciydi! Bu arada yeri gelmişken STR'nin paketinin gittikçe güçlendiğini söylemeliyim. Bildiğimiz gibi kurallar gereği Toro Rosso artık kendi otomobilini üretiyor. Geçtiğimiz yılki Redbull aracını biraz geliştirerek kullandılar. Geçtiğimiz yılki RB5 de iyi bir araçtı, o yüzden avantajlı olduklarını söyleyebiliriz.

Son 20 turda yaşanan dikkat çekici olaylardan biri de Lewis Hamilton-Adrian Sutil kapışmasıydı. 10'dan fazla ismi geçip Adrian Sutil'in arkasına yapışan Lewis'in onu da geçip önlere baskı yapması bekleniyordu. Yalnız beklenen olmadı. Lewis düzlük hızı sayesinde son düzlükte ya da start finish düzlüğünde Sutil'i geçmeliydi. Bunu net şekilde başaramadı. Buna sebep lastiklerini bitirmesi olabilir ama asıl sebep bana göre Sutil'in Force India'sının aero paketinin güçlü olması. Takım bu sezon 3 yarışta da puan aldı ve bugün ön sıradaki takımlardan uzak değillerdi tempo olarak. Force India'nın 1-2 yarış içinde alacağı podyum derecesi sürpriz olmayacak benim için.

Yarışın sonunda Alonso-Button olayı haricinde dikkat çekici birşey olmadı ve Vettel şanssızlığını kırdığı bu yarışı klasını gösterip kazanarak şampiyonadaki iddiasını gösterdi. Tek yarışta Alonso ile puanını eşitledi ve lider Massa'nın sadece 2 puan gerisinde şampiyonluk yarışına ortak oldu.


Önemli bulduğum konularla ilgili yorumlarımı ayrıca yazmak istiyorum.

"En komple pilot" Fernando Alonso


Yarış başlarken Tifosilerin önemli başarılar beklediği İspanyol pilot yarışa pek de iyi başlamadı. Mclaren ve Ferrari pilotlarının oluşturduğu dörtlü grubun starttaki en yavaş ismi oldu. Daha sonra da Button'a geçildi. Görüntü ilginçti. Massa'dan daha hızlı olması beklenen Alonso ondan 0.2-0.3 saniye daha yavaş görünüyordu. Daha sonra zaman ekranlarına Alonso'nun vites düşürme sorunu yaşadığı bilgisi yansıdı. Bu esnaya kadar lastiklerinden verim alamadığını düşünüyordum. Yarışın pit stopa en geç giren pilotu pitten çıktığı turlarda 1.37'li turlara ilk inen pilot oldu ve 3 tur boyunca en hızlı turu kaydetti. Sadece 5 turda kendisiyle aynı lastiği kullanan takım arkadaşının 11 saniye farkını eritti. Massa'nın Button'ı geçmesini takiben onun da Button'ı geçmesini bekliyordu herkes. İngiliz pilota defalarca atak yapmasına ve bazen geçmiş gibi görünmesine rağmen başaramadı. Son atağında da Button'ı dıştan geçmeye çalışırken motoru iflas etti. Bu geçişi istiyordu çünkü geçtiği anda 41 puanla 39 puanlı Massa'yı geride bırakacaktı. Her neyse...

Asıl önemli olay Alonso'nun yarışta yaşadığı problemdi aslında. Yarıştan sonra yaşadıklarını anlattı. Yarış başlamadan önce debriyajını kaybettiğini söyledi. Bu yüzden yarış sırasında "garip bir şekilde" vites değiştirmesi gerektiğini anlattı. Bunun için de kendince bir yol bulduğunu, virajlarda önce vites düşürüp sert şekilde gaza bastığında verim aldığını söyledi. 56 turdaki her virajda bunu yapmanın
Alonso'yu ne kadar yıprattığını sanırım söylemeye gerek yok. Malezya gibi orta-yüksek hızlı virajlara sahip ve hata yapmanın kolay olduğu bir pistte bu şekilde 56 tur gitmek, sert lastikle yumuşak lastik takmış pilotlardan sadece 0.4 - 0.5 saniye yavaş dönmek büyük bir yetenek işaretidir. Kendisi bu yarışı hayatımın en zor yarışıydı diyerek değerlendirdi. Alonso'nun yaşadığı problemin bir videosu mevcut, incelemenizi öneririm.

Redbull durdurulamaz mı?

Yarış sonrasında Fernando Alonso Redbull'un 3 pole pozisyonları olduğunu ancak 3 galibiyetleri olmadığını söyleyerek dayanıklılık sorunlarına gönderme yaptı. Ayrıca Ferrari'nin Bahreyn'de çok hızlı olduğunu ve belki Avustralya'da da onlardan da hızlı olduğunu öne sürdü. Bu yarışta ezici bir duble almalarını da Mclaren ve Ferrari'nin sıralamalarda hata yapmalarına bağladı.

Yarış biter bitmez bu konudaki fikirlerimin aynısını ifade ettiği için ondan alıntı yapmak istedim. Bana göre Mclaren ve Ferrari sıralama hataları olmasa dün Redbull'u zorlayacak güce sahipti. Alonso'nun da dün Redbull'u mağlup edebileceğini düşünüyorum. Bunu 40. turlarda attığı en hızlı tur derecesiyle anlayabiliyoruz. Onu geçebilen Webber bomboş deposuyla bu turu 53.turda atabildi. Dolayısıyla Redbull'un bu kadar önde olduğunu düşünmüyorum. Çin Gp'sinde hem Mclaren hem de Ferrari pistin özellikleri nedeniyle ciddi derecede rekabetçi olacak. Az hatayı yapan da kazanacak...

Takımların durumu

Mercedes GP'nin az da olsa gelişim gösterdiğini Rosberg'in podyumu gösterdi. Benim Mercedes GP ile ilgili yorumum Avrupa yarışlarıyla birlikte gelişecekleri, belki 1-2 yarış kazanacakları ama sezonu 4.takım olarak bitirecekleri yönünde. Anmak istediğim 2 takımdan birisi Williams, bugün gerçekten yavaşlardı. Öndeki takımlar Force India dahil olmak üzere 25. turdan itibaren 1.39'lu turlarla dönerken Williams 1.40'lı turlara 35. turda ulaşabildi. Yarış dışı kalan pilotları ve gridin sonundaki takımları hariç tuttuğumuzda Williams en yavaş takımdı Malezya'da. 3. yarışında sadece 1 finish görebilen Sauber de acınacak durumda şu anda. Takımın dayanıklılık sorunu artık kronik bir hal aldı. Kısıtlı bir bütçeyle de durumu kurtaracak gibi durmuyorlar. Bir an önce düzelmeleri en büyük dileklerimden biri. Adamım Kobayashi'nin de kendini göstermesi için bu şart...

Yeni takımlar...

Bu hafta sonu yeni takımlar için aslında ilklerin hafta sonu oldu. Öncelikle Ferrari ve Mclaren'lerin hatası sonucu ilk defa yeni takımlardan biri (Lotus) sıralamalarda 2.seansa kaldı. Yine sanırım yeni takımlar kendi aralarında da olsa ilk defa geçiş yaptılar, Karun Chandhok HRT'siyle Trulli'nin Lotus'unu geçti. Hrt her iki pilotuyla da finish görürken, Virgin Di Grassi'yle, Lotus da Trulli'yle finish gördü. Peki yeni takımlardan hangisi daha iyi? Saf hıza bakıldığında Lotus en hızlı görünse de (1.42'li zaman atan tek yeni takım) Virgin istikrarıyla dikkat çekti. Hrt yeni takımların en yavaş takımı gibi görünüyor. Yeri gelmişken Hrt takımında Senna'nın Chandhok'tan daha hızlı olduğunu ısrarla iddia edenler 2 yarıştır laflarını yemek zorunda kaldılar. Geçen yarışta olduğu gibi bu yarışta da Chandhok takım arkadaşını mağlup etti. En hızlı turları arasında 0.7 sn fark var. Senna yarışı da Chandhok'un bir tur gerisinde tamamladı.

Lastik kullanımı

Lastik kullanımı konusunda Malezya GP'de kayda değer bir gelişme olmadığından bu konuyu geçiyorum. Bu konuyu her GP'de değerlendireceğimden boş da olsa başlığının kalmasını istedim.

Pit stoplar

Bugünkü yarışta ilk defa takımlar 4 saniye barajının altına indi. Rosberg'in pit stopu 3.9 saniyede tamamlandı, Hamilton'ın pit stopu da 3.5 saniye indi. Bu rakipleri Redbull ve Ferrari'den tam 1 saniye daha hızlıydı. Pitte geçen toplam süreye baktığımızda takımların hala garaj önündeki zamanı toplam süreye net olarak yansıtmadıklarını görüyoruz. Hamilton hızlı pit stopuna rağmen 23.0 saniyede pit alanından ayrılırken Alonso'nun 22.3 ve Massa'nın 22.7 saniye civarında pit alanında kaldıklarını gördük. Rosberg hızlı pit stopunu toplam süreye yansıttı ve 21.8 saniyede pit alanını terketti. Bu tek pit yapılan ve benzin ikmali yapılmayan yarışlar için önemli sayılacak bir fark.

2010 sezonu sıkıcı mı? Fikirler değişiyor...

Yağmur beklenen ve bu yüzden keyifli geçeceği düşünülen Malezya GP'de yağmur olmadı, ancak yarış bana göre keyifli geçti. Oldukça sıkıcı Bahreyn sonrası iyice karamsar bir hal alan 2010 sezonunda Avustralya ve kuru yarış olmasına rağmen bol geçişli Malezya GP fikirleri değiştirmeye başladı. Yağmurlu geçecek yarışların keyfi artıracağına eminim. Diğer yarışlarda da şimdiden bazıları için sıkıcı geçme fikrini kabullenelim ki sonradan tekrar tartışmalar başlamasın. Ben araçların özelliklerinden çok pist özelliklerinin sıkıcılığı artırdığını düşünüyorum. Kimse Monaco, Valencia, Hockenheim ve Singapur gibi pistlerde eğlence ve macera aramasın. Hele de Avrupa sezonunun başlamasıyla farkların kapanacağı gerçeğini düşünürsek...

Malezya GP kuru geçmesine rağmen birçok ilkleriyle sezona renk kattı. Pistin iki en genç pilotu Hulkenberg ve Alguersuari puan aldı, yeni takımlar ilkler yaşadılar, Redbull ilk defa yarış kazandı ve ilk defa podyum gördü, Mercedes GP ilk podyumunu yaşadı, Rosberg de yeni takımıyla ilk podyumunu yaşadı... Redbull'un kartlarını göstermesiyle sezon yeniden başlamış gibi oldu. Heyecan da giderek artacak sezonun bundan sonraki bölümünde.

Çin GP'sinde görüşmek üzere...

Yarışın yıldızı: Sebastian Vettel
Yarışın hayal kırıklığı: Sauber
Yarışın en heyecanlı anı: Alonso'nun Button'a atağı
Yarışın geçişi : Alguersuari'nin Hulkenberg'i geçişi 30.tur
İyiler: Webber, Kubica, Rosberg, Alonso, Hamilton, Sutil, Petrov
Kötüler: Williams takımı

2 Nisan 2010 Cuma

Malezya GP'de Cuma günü sonrası fotoğrafların dili

Formula 1'de en sevdiğim olgulardan biri arası 1 hafta süren yarışlar. 2 haftalık aralarda arada kalan hafta sonları genelde sıkıcı geçtiğinden bu 1 haftalık aralar çifte bayram etkisi yapıyor.

Bu yazıda aslında yorum yok, analiz de yok, geyik var, eğlence var :) Malezya GP'de Perşembe ve Cuma günü çekilen fotoğrafları biraz mizahla yorumlamak istedim.. Başlıyoruz..


22 yaşındaki Nico Hulkenberg bu fotoğrafta küçükken geceleri dallarına üşüştükleri Hindistan cevizi ağacını hatırlamış, kolunu ağaca yaslayıp "Hey gidi günler" ile eski günleri yadediyor gibi duruyor :)



Bu fotoğrafı görünce aklıma direkt olarak gelen şey Jenson'ın o anda Hamilton'ın dehşet tur zamanlarını izlemesi oldu :)



Bu gözler kime ait sizce? O keskin, yırtıcı ve rekabetçi bakışlar yarışmaktan uzak kalamayıp pistlere geri dönen Efsaneye ait, yaşlanmış öyle değil mi?


Burada Burhan Altıntopvari bir durum var sanki, vayyyy anasını Osssman dostum naabeeer yaa :))



Hehe, işte en eğlencelisi, en çok güldüğüm fotoğraf. Sizce de Massa burada, küçükken altına yaparken annesine bakan ve ıkınan çocuklara benzemiyor mu ? :))


Not: Fotoğraflar planet-f1.com'dan alıntıdır...