20 Temmuz 2010 Salı

Jenson Button : Gerçek bir şampiyon

Bu yazı aslında bir anlamda bir günah çıkarma yazısı. 2009 F1 şampiyonu Brawn GP pilotu Button, Mclaren'e geçme kararını verdiğinde pek çokları gibi ben de İngiliz pilotu eleştirmiştim. 1.pilotu olduğu takımı bırakıp başka bir prensleri olan ketum bir takıma gitme kararının, hele de o pilot kendisinden önceki dünya şampiyonu bir İngilizken, yanlış ve riskli bir karar olduğunu söylemiştim. Aradığı ortamı bulamayacak ve şampiyonluk ünvanının altında ezilebilecekti.

Jenson Button'ı kısaca tanıyacak olursak, tam adıyla Jenson Alexander Lyons Button 1980 doğumlu, Formula 1'e o döneme göre oldukça genç sayılabilecek bir yaşta, 20 yaşında Williams takımıyla başladı. Ertesi sene Benetton takımına geçti, takım bir yıl sonra da Renault F1 takımına dönüştü. Flavio Briatore ile geçirdiği 3 seneden sonra BAR Honda takımına geçti. Ferrari'nin tamamıyla domine ettiği 2004 senesinde takım ciddi bir atak yaparak sezonu 2.sırada bitirdi. Genç İngiliz o sezonu 1 pole pozisyonu ve tam 10 podyumla bitirdi. 2005 senesi daha sönük bir yıl olarak geçti, 1 pole pozisyonu ve 3 podyumla tamamladı. 2006 senesinde de Macaristan'da tam 113 yarış sonra gelen ilk galibiyete kavuştu. Ne yazık ki ertesi 2 sene hem Jenson için hem Honda takımı için tam bir felaketti. Takım dip sıralara demir atmış durumdaydı. Asıl büyük gelişme 2008 sezonunda takımın başına Ross Brawn'ın getirilmesiydi. Button'ın kaderi bir anlamda değişmiş oldu. Şampiyonlukların nasıl kazanıldığını bilen Ross Brawn o sezon sık sık daha önce pek de tanımadığı Button'ın nasıl kaliteli bir sürücü olduğunu tekrarladı. Takım o yıl 2008'i kafasından silerek sadece 2009 yılına odaklandı.



Honda'nın şok ayrılık kararından sonra gride dönüp dönmeyeceği bile belli olmayan eski Honda takımı, takım başkanının adını alarak Brawn GP ile gride döndü. Ve herkesin de bildiği gibi pistleri kasıp kavurdu. Takım ilk 7 yarışın 6'sını kazanarak sezona harika başladı. Bu 6 galibiyetin tamamında podyumun en üst basamağında Jenson Button vardı. Takımın desteğini de arkasına alarak örtülü 1.pilot Button, kalan yarışlarda riskten uzak durdu, yapabileceğinin en iyisini yaptı ve sezonun son yarışına gelmeden şampiyonluğunu ilan etti. Brezilya'da eleştirileri silmek için risk de aldı ve ön sıralara tırmandı. Son yarış sadece bir formaliteydi, yarış bitiminde de kutlamalara devam ettiler.

Sezon bitiminden bir süre sonra Button'ın geleceği tartışılmaya başladı. Takımda kalmak için yüksek bir bedel istediği ve takımın daha düşük bir bedeli önerdiği söyleniyordu. Bu tartışmalar birkaç hafta sürdü, daha sonra da Button'ın Woking'e, Mclaren Teknoloji Merkezi'ne gittiği söylendi. Tabii ki bu ipleri koparan gelişmeydi. Brawn GP Button'ı istemediğini, Button da Mclaren'e geçeceğini açıkladı. İşte bu esnada ilk paragrafta yazdığım yorumlar ortaya çıktı, Jenson Button, Mclaren'de onların prensi Lewis Hamilton'ın gölgesinde kalacaktı, Mercedes GP'ye dönüşen takımında kalsa çok daha rahat bir pozisyonda olacaktı.



Neyse, sezon başladı... Sezonun ilk bölümünde Mclaren'in paketi en azından Ferrari ve Red Bull'un gerisindeydi. Birçok sorunlar yaşadı takım. Mclaren'in gerçek gücünü göstermeye başladığı ilk yarış olan Çin GP dahil ilk 4 yarışta Button 2 yarış kazandı. Ve bunları tamamen tecrübesi, içgüdüleri, yağmurdaki başarısı ve doğru kararlarıyla elde etti. Hamilton Britanya GP'si sonra Jenson'dan 12 puan önde, 2 galibiyeti var. Sıralama savaşında Lewis 7-3 önde, yarış sonucunda yine Lewis 7-3 önde. Her iki sürücü de 9 yarıştan puan aldı. Lewis'in ağırlıklı olarak üstünlüğünün sıralama kaynaklı olduğunu görebiliyoruz, Lewis geçildiği 3 yarışın 2'sinde Jenson'dan daha geride başladığı için kaybetmiş. Lewis'in neden sıralamalarda önde olduğuna gelirsek, agresif stilinin lastik ısıtma konusunda avantaj getirdiği gerçeğine ulaşabiliriz.

Şampiyonluk şansları açısından her ne kadar herkes Lewis'i şanslı görse de (ben dahil), Jenson'ın stratejik kararlar alınacak her yarışta, aracının da hızı göz önüne alındığında, gridin en önünde olduğuna inanıyorum. Bu yüzden Jenson'ın büyük hatalar yapmadığı sürece son yarışlara kadar şansının devam edeceğini düşünüyorum.

Mclaren hem pistte hem pist dışında son yılların en iyi transferini yaptı, Button'ı alarak. Takımın herkesce bilinen o ketum, soğuk, disiplinli imajını önce Lewis kırmıştı, Jenson'la bu imaj artık tarihe karışma yoluna girdi. Geçmişte iki "Iceman" lakaplı pilotun liderlik yaptığı, pek eğlenceli görünmeyen takım, bu iki alçakgönüllü ve centilmen pilotla kötü talihini artık kırdı. Hem pistte hem padokta gülen iki yüz var, birbirleriyle içten şekilde podyumda eğlenen iki pilot var, birbirleriyle kıyasıya yarışsa da saygıyı unutmayan iki pilot var. Bu imajın oluşmasında da Jenson'ın payı büyük. Unutmayalım ki, Formula 1'de başarı bu tip detayların da eklenmesiyle oluşuyor. Sponsorlar ve taraftarlar da bu imaj doğrultusunda takıma destek oluyorlar.


Pilot imza töreninde ilgiden sıkılıp taraftarların önüne koyduğu dergileri yere itip yere düşüren bir Raikkonen'den ziyade her fotoğraf çektirme isteğine gülümseyerek yanıt veren Button insanların gönlünü fethedecektir. Takım arkadaşını geçme uğruna yarışını berbat eden bir Vettel yerine nizami geçiş yapmaya çalışan ve geçildiğini anlayınca takım arkadaşına saygı duyan bir Button F1 otoritelerinin ve taraftarlarının onayını alacaktır.

Bu her yönüyle "gerçek şampiyon'un" Formula 1'e ve Mclaren'e kazandıracağı daha çok şey var, onu dikkatle izlemenizi öneririm...

1 yorum: