13 Temmuz 2011 Çarşamba

F1 izleyicileri rehberi.. Takımcı? Pilotcu? Ruh hastası?

Formula 1 dünyanın en popüler üçüncü sporu, bazı ülkelerde ikinci, bazılarında üçüncü, bazılarında da belki ilk 10’a zor giriyor. Ancak şu kesin ki, bu spor fanatiklerinin büyük bir tutkuyla ve bilinçle yüksek seviyede takip etmesi konusunda ilk sırada. Sporun takipçileri arasında da elbette herkes aynı seviyede değil. Kimi ruh hastası derecesinde bağlıyken, kimisi de öylesine bakıp takip ediyor. Bu yazıda tüm bu grupları özellikleriyle bulabilirsiniz. Başlayalım…

Takımcılar: Bu grup Formula 1’i ilgiyle takip ederken takım destekler. Çoğu kendini bildi bileli aynı takımı tutuyordur. Takımına gelen kim olursa onu baş tacı eder, canımızsın der. Ferrari taraftarıysa Schumi varken Schumi’yi, sonra Kimi’yi, o gidince Alonso’yu destekliyordur. Takımın kokpitine eşeği koysalar onu da destekleriz derler. Ben takımcıyım deyip sevmediği bir pilot takıma gelince takımı bırakanlar maalesef bu grubun içinde değildir. Onlara havailer diyebiliriz. Neyse, takımcılar grubumuz futbolda nasıl takım tutuyorsa öyle F1’de takım destekler. Takım şapkası, tshirti, bayrağı tam takım hazırdır. Yarışın birinci pilotuna tapar, ancak ikinci pilotunu da dışlamaz. O da bizdendir der. Takım yarış kazandığı gün sevinçten, yarış kaybettiği gün üzüntüden uyuyamaz. Her hafta sonuna bu sefer galip geleceğiz/podyumda olacağız gözüyle bakar. Haberleri didik didik eder, takım hakkında ipuçları yakalamaya çalışır.

Pilotcular: Bu grup F1’i takip etmeye bir pilota aşık olarak başlar. Kızsa aşık olur, erkekse idol kabul eder o pilotu. Telefonunda, bilgisayarında, evinin duvarında, saatinde, ayakkabısında, cüzdanında, kısacası her yerde ondan bir parçayı taşır. Mail adresi onun adıyla alınır, Facebook hesabında ondan bir kelime bulunur, Twitter hesabı nickname’inde ondan bir parça konur. Pilot üzülürse o kahrolur, pilot sevinirse o çıldırır. Pilotun eşinden çok o kadınlardan kıskanır pilotu. Pilotu biriyle kavga etse o tutar kavga ettiği pilotun fanlarına düşman olur. Pilotunun yediği yemeği, gittiği mekanları, yarış sonrası nereye gittiğini, kimlerle takıldığını, ayakkabı numarasını, evinin yerini, adresini bilir. Gittiği takımın dehşet bir fanı olur, o ayrılınca ayrıldığı takımın bir daha yüzüne bakmaz. Pilotunun en güncel şapkasını, tshirtini taşır, bununla gurur duyar. Pilotunun yeni takımına aşk ve tutkuyla bağlanır.

Tarafsızlar: Bu kişilerden F1’de fazla bulunmaz. Bir takım ya da pilot tutmaz, F1’i seyir zevki için ve çok keyif aldığı için izler. Takımcılar ya da pilotcular start esnasında kalp krizi geçirmek üzereyken bu kişiler elinde içeceği, önünde çerezi zevkle ilk virajı beklerler. Tek istedikleri atak, geçiş, heyecan görmektir. Tur zamanlarını inceler, tahminlerde bulunur, yorumları okur, kısaca sporu spor olduğu için takip eder. Bugün desteklediği ve beğendiğini yarın eleştirebilir. Neyse o’dur der. Yalnız bu grup bol bol şu ya da bu takımı ve pilotu tutmakla eleştirilir, sen şu’cusun denir. O aldırmaz yine de…

Ruh hastaları: Bu grup fanlar takım ya da pilot tutmaktan çok F1’i aşırı derinlemesine incelemeleriyle meşhurlardır. Yarış sırasında gözleri ekrandan çok Live Timing’dedir. Tur zamanlarının içinde yüzerler. Bir gözleri ekranda, bir gözleri Twitter’da, bir gözleri Autosport live anlatımda, bir gözleri de diğer canlı anlatım sitelerindedir. Kısacası Tepegöz gibilerdir. (Böyle bir çok gözlü canavar vardı :) Yarış biter tüm haberleri en fazla 10 dk gecikmeyle okur. Her dakika Twitter’da yeni gelişmeleri takip ederler. FIA’nın yarış sonrası zaman tabloları onlar için kutsal kitap gibidir. Bu tablolarla sevgilileri gibi yatıp uyurlar, ona bakmaya kıyamazlar. Start sırasında motor sesleriyle transa geçerler, onboard görüntülerde meditasyon yapmaya başlarlar, Hint fakirleri gibi yerden 1 mt yükselenleri de olmuştur. Bu gruptan takımcı çıkabilir, pilotcu nadiren çıkar, tarafsız bol bol çıkabilir.

Dedeler: Bu grup zamanında F1’i takip ederken sıkılıp bırakan ama sıkıldığını itiraf edemediği için en kolay bahane olan “F1’i Schumi/Hakkinen/Kimi/Montoya.. varken takip ediyordum, o gidince bıraktım” bahanesine sığınır. Verdikleri yarış örnekleri genellikle Nuh Nebi GP’leridir. Ruh Hastaları’na denk gelince sordukları en fix sorular şunlardır:

1.Schumi neden kötü, tutturamadı mı?
2.Yine Vettel mi kazandı?
3.F1’in iyice tadı kaçtı di mi?
4.Yarış Türkiye’den gidiyor mu?

Dedelerin bir an önce yukarıdaki gruplardan birisine dönüşerek aramıza dönmelerini diliyoruz.

Havailer: Bu arkadaşların kimi neyi tuttukları belli değildir. Bir takımın yılmaz savunucusuyken bir bakarsınız ertesi sezon başka takımı tutar. Schumi varken Ferrarici iken o gidince sıkılıp Mclaren’de Alonso’yu destekler, ertesi sezon Hamilton’la Mclaren’e devam eder. 2010’da iyi duruma gelince Red Bull’u tutar. En çok istediği şey geçiş olmasıdır. F1’i seyir zevki için izler, aslında takım desteklemesi de aidiyet hissi nedeniyledir, gerçek destekleme değildir. Pilotcular gibi bu kişiler de Facebook, Twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinde taraftarlığı körükler, forumlarda tartışmalar başlatır ve habire video yayınlarlar.

Bu grupları uzatmak mümkün, en temelleri yazmaya çalıştım. Siz hangi gruptasınız?

2 yorum:

  1. Çok güzel bir derleme olmuş. F1'i takip eden her tür insandan bahsetmişsin. Özellikle ruh hastaları ve dedeler kısımlarına çok güldüm. :)

    Ruh hastalarına şunu da ekleyebiliriz: Genellikle F1'in her türlü teknik kısmından anlarlar. Araçların her ayrıntısını ezbere bilirler. Hepsi birer fahri mühendistir. Aracın sidepod'unun önceki yarıştakinden farklı olduğunu ya da arka kanatta alışılmışın dışında bir parça olduğunu bir bakışta anlarlar. Blown difüzörün, F-Duck'ın, köprülü ön kanadın vs. ne işe yaradığını, ne gibi yönleri olduğunu, sanki kendileri icat etmiş gibi bilirler.

    Bu arada ben bir pilotçuyum; Fernando Alonso hayranı/takipçisiyim. Gerçekten takım tutma konusunda çok profesyonelimdir. :) Ferrari, şimdiki takımım; Renault, ilk göz ağrım; McLaren ise, büyük hayallerle tutmaya başladığım ama hayâl kırıklığı yaşatan bir takımdır benim için. :)

    YanıtlaSil
  2. Ben de pilotçular kapsamına giriyorum galiba. :) Hatta Mark Webber'den sonra tutacağım pilotu şimdiden belirledim bile. Daniel Ricciardo. O da ileride Red Bull'da yarışacağına göre takımcı kapsamına da girebilirim muhtemelen. :)

    YanıtlaSil