25 Mayıs 2012 Cuma

Ne olacak bu Massa'nın hali?

Bugünlerde F1 gündemi şüphesiz iki konuyla sürekli sarsılıyor: Pirelli lastikleri ve Felipe Massa’nın durumu.  Ben Massa meselesinde Twitter’da oldukça fazla yorum yaptım ama bana gelen sorular bitmedi. Değişik zamanlarda bana gelen Massa sorularına uzunca cevaplar vererek konuyla ilgili fikirlerimi açıklamak istedim.

Soru: Ferrari gibi bir takım nasıl oluyor da 2 sezondur Massa’ya sabrediyor? Bizim gördüğümüzü onlar da görmüyor mu?

Bu soruya cevap vermek için Massa’nın spordaki ve Ferrari’deki geçmişine bakmak gerekiyor. Felipe Massa tam 9 yıldır Ferrari ailesinde yer alıyor. 2003 yılında Ferrari test pilotu olarak görev yaptıktan sonra takım ile ilişkisi 2004 ve 2005 yılında da devam etti. 2006’da ise İtalyan takımda yarış koltuğuna sahip oldu. Yani son 6 yılda Ferrari’de değişmeyen tek pilot Massa oldu. Takımdaki herkes tarafından tanınıyor ve seviliyor.  Ferrari gibi köklü bir takım tarihte sezon ortasında pilot gönderme alışkanlığına sahip olamaz. Evet, yeri geldiğinde Prost gibi 3 defa Dünya şampiyonu olmuş bir pilotu gönderebiliyor, ancak bunun için pilotun kullandığı aracı “kamyondan bile kötü” diye nitelemesi gerekiyor! Massa’da böyle bir durum yok, aksine takım ne derse yaptı, gerektiğinde Kimi’ye şampiyonluk yolunu açtı, Schumacher’İ destekledi ve 7 puan fazla alsın diye galibiyeti elinin tersiyle itip Alonso’ya yol verdi. Dahası 2008’de son virajda şampiyonluğu kaçırdı ve 2009’da da takım koltuğunda iken ölümden döndü. Bu derece takımla iç içe olan ve kariyerinde 11 galibiyet, 15 pole pozisyonu, 14 en hızlı türü ve 584 puanı olan bir pilot sezon ortasında kolayca gönderilebilir mi?
Massa 2003 yilinda Ferrari test pilotuydu

Sizin gördüğünüzü onlar da görüyor  evet, ancak bir diğer konu da potansiyel bir adayın olmaması. Eğer her yönüyle hazır bir aday olsaydı, takımın işi daha da kolaylaşabilirdi. Aday eksikliği takımın elini kolunu bağlayan diğer bir konu.

Soru: Felipe Massa 2008’de şampiyonluğu son virajda kaçırmışken nasıl oluyor da bu kadar geri düşebiliyor?

Formula 1 pilotlarında her durumda ve şartta hızlı olabilmek herkeste bulunan bir özellik değil. Buna sahip olan pilotlar istisnai pilotlar oluyor ve zaten tarihe geçiyorlar. Senna’nın 1993 yılında aldığı 4 galibiyet, Kimi Raikkönen’in 2004 yılında aldığı Spa galibiyeti, Sebastian Vettel’in İtalya 2008 galibiyeti, Alonso’nun tüm F1 kariyeri boyunca aldığı sonuçlar, Schumacher’in özellikle 2000 öncesinde zor durumdaki Ferrari ile performansları buna örnekler. Felipe Massa 2008’de çok hızlıydı, ancak ben bunu istediği tüm şartların bir araya gelmesine bağlıyorum, yani istediği aero paket, sevdiği lastik hamuru, iyi bir araç ile en iyi sonuçları almayı başardı. Ancak her zaman vurgularım, Massa pist üstünde istikrarlı bir pilot değil, iki tür üst üste seçtiği çizgiler bile farklı oluyor. Bu özelliklere sahip bir pilotun araç iyi de olsa kötü de olsa en iyisini vermesini bekleyemezsiniz. Massa’nın şampiyonluğu kaçırdığı 2008 sezonundaki Silverstone yarışını hatırlayan var mı? Eminim çoğu kişi hatırlıyordur, bir yarışta 5 defa spin atan bir pilot şampiyonluğu hak ediyor muydu? O yarışta parlayan Hamilton da şampiyon oldu zaten. Eğer Massa Alonso gibi her durumda en iyisini çıkarabilen bir pilot olsaydı birinci pilot olarak kalırdı ve Alonso yerine bir ikinci pilot alınırdı.
Massa 2008 Brezilya'da kaçırdığı şampiyonluğa ağlıyor

Massa bu sene ekstra kötü, 2011’de Alonso’ya daha yakın gibiydi, problem lastikler mi, başka bir şey mi var?

Ben bunu iki sebebe bağlıyorum: Birincisi üzerindeki baskıyı artık kaldıramadığı için performansı iyice düştü. Diğeri de Alonso’nun formunun zirvesinde olması.
Stresin performans üzerindeki etkisi tartışılmaz. Bazı pilotlar bu tip durumlardan çok daha az etkilenirken (Alonso, Kimi, Button) bazıları kendini toparlayamıyor (Massa, Heidfeld). Stresin fiziksel etkisine burada değinmek istiyorum. Hayatımızı idame ettirmemizi sağlayan beynimizi kullanmamızı sağlayan şey beyin hücrelerindeki sinapslar. Sinapslar beynimizi kullanmamızı ve istediklerimizi yapmamızı sağlıyor. Stres durumlarında sinapsların işleyişi bozuluyor. Bu durumlarda böbreküstü bezlerinden salgılanan adrenalin ve noradrenalin hücreler arasındaki geçişi sağlayan maddeleri devre dışı bırakıyor. Bu da hücreler arasında dolaşan impulsların bir diğerine geçememesine neden oluyor. Daha da özetle reflekslerimizi mahvediyor. Felipe Massa’nın durumu da bu.O kadar ağır baskı altında ki, normalde yapabileceklerini de yapamıyor. 61 puana karşı 2 puanı bu şekilde açıklayabiliriz.

Alonso’nun durumuna bizzat Massa da değindi ve “evet ben iyi değilim ama Alonso da olayı abarttı” babında bir şeyler söyledi. Çok haklı, kendi performans düşüşü takım arkadaşının formunun zirvesine denk gelince ortaya bu kötü tablo çıktı.

Ferrari Massa’yı bu yıl içinde gönderir mi, yoksa sene sonunu bekler mi?

Ortada iki değişken var, takımı çok iyi tanıyan ve geçmişte önemli başarılar kazanmış Massa’nın başarılı olmasını beklemek mi, yoksa göz göre göre takımlar şampiyonasında 5.lige razı olmak mı? Felipe Massa şu ana kadar kaybettiği kredilerin toplamı kadar krediyi İspanya’da kaybetti. Artık Ferrari bu konuda eskisi kadar hoşgörülü olmayacak. Ancak yeni bir pilotun oldukça zor bir araç olan F2012’ye alışamama ihtimaline karşı Massa’nın tutulması daha mantıklı görünüyor onlara. Takım bir yandan elbette her ihtimale karşı hazırlıklı olup pilot opsiyonlarını araştırıyor, ancak Massa’ya sanılandan daha fazla sabırlı olacaklarını düşünüyorum. Eğer İngiltere’ye kadar Massa hala tek haneli sayılarda dolaşırsa değiştirileceğine eminim. Ancak gelişen araçla birlikte o da yüz güldüren sonuçlar alırsa (birden fazla ilk 5 finişh gibi) sezon sonunu görecektir. ?  Bu konuda eminim ki Ferrari en ufak bir umut ışığını Massa lehine kullanacaktır.
Ben Massa yerine gelen pilotların da kolay kolay takımın istediği hale geleceğini düşünmüyorum. Yani gelen pilot kendi kariyerini de mahvediyor olabilir, ortada bu risk de var.

Massa’nın yerine kimlerin gelebileceğini ya da gelmesi gerektiği konusunu da gelecek yazıya bırakıyorum. Başka sorularınız olursa Twitter hesabımdan ya da metinolmetin@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.

17 Şubat 2012 Cuma

Raikkonen, Caterham ve F1'de birinci pilot muammasi

Formula 1 dünyası testlerin başlamasıyla bir nebze olsun özlemini gidermeye başladı. Artık internet siteleri ve Twitter'da daha sık haberler çıkıyor. Şu anda herkes öncelikle Mercedes'in W03 aracını, Marussia'nın KERS'i olmayan ama Pat Symonds eli değmiş devrim aracını ve Barcelona testlerinin sonuçlarını merak ediyor. Ben de birkaç konuda kısa kısa fikirlerimi yazmak istedim.

Raikkonen'in Lotus macerası

Bu konuda fikir belirtmeye karar verişim Lotus'un Kimi'yi değerlendirme biçimi ve hakkında söylediği sözlerden sonra olustu. Geçtiğimiz günlerde Gerard Lopez ve Eric Boullier Kimi için "Lotus'u evi gibi görüyor, burada çok mutlu, burası çok farklı" gibi laflar ettiler. Ben açıkçası onların bu lafına pek kulak asmıyorum. Evet, eski Renault ailesi Formula 1 padokundaki takımlar içinde en birincil ilişkilerin olduğu ve takım olgusunun en üstte olduğu ailelerden birisi. Ancak, Kimi'yi öyle "görmemiş" şekilde değerlendirmeye çalışıyorlar ki, bunun reklam cümleleri olduğunu düşündüm. Bu konuda Kimi'nin değerlendirmesi daha önemli benim için. Kimi de Ferrari'ye gittiğinde aynen şöyle demişti:

"Ferrari bana muhteşem bir aile gibi geldi. Burada Mclaren'de olduğundan çok daha sıcak ilişkiler var, kendimi rahat hissediyorum"

Aynı lafı tekrar kullanır mı emin değilim.

Bir diğer konu Lotus'un Kimi'yi görmemiş gibi reklam malzemesi etmesi. Nedir bunlar? Twitter'da Kimi'nin her dakikasını öne çıkarmak, bir tuvalete gittiğini yazmadıkları kaldı. Bu hızla giderlerse Kimi'nin en sevmediği şey olan 'Halkla İlişkiler ve Reklam" mekanizmasını fazlaca kullanacaklar, Kimi de bir kere daha hayal kırıklığı yaşayacak. Ne diyordu Buz Adam: "F1 ile ilgili sevdiğim tek şey pistte sürmek!"

Başarılı olacak mı? Evet, kesinlikle pist üstünde başarılı olacak. Yarışlar artık hepimiz için daha anlamlı. Eminim ki Kimi'nin diğer tecrübeleri ona çok şey kattı ve bunları kullanacak.

Caterham'ın ikinci pilot muamması

Caterham, yani eski Team Lotus'a özel bir sempatim var. Bunda takımın başarıya odaklanmış olmasının, paralı pilotlar yerine onları geliştirecek tecrübeli pilotlar yarıştırmasının ve teknik ekibini sürekli geliştirmesinin etkisi var. Renault motoru ve KERS bataryası, Red Bull vites kutusu ve hidrolik sistemi takıma inanılmaz etki yapacak bu sene. Elbette, bunlari yapmak kolay olmadi, bunlar için para lazım ama para harcamak için de F1'e inanç gerekiyor. Beni etkileyen de bu. Yalnız kafamı 2.pilot meselesi fazlaca kurcalıyor. Jarno Trulli'nin yerinin sağlam olduğuna inanmıyorum. Heikki Kovalainen geçtiğimiz iki yıl müthiş iş çıkardı. Trulli de biraz silindi maalesef. Takımda kalması gerektiğini düşünüyor değilim. Ama, yerine geçmesi gereken kişiler de Petrov değil, hele Van der Garde hiç değil. Petrov Trulli gibi istikrarı olmayan bir pilot. Van der Garde de başarılarıyla henüz kimseyi etkilemedi. İlk testlerde koltuk almasını çok yadırgadım.

Takım için önereceğim tek şey, yalanı bol F1 dünyasında dürüstlükle öne çıksınlar ve pilot değiştireceklerse bunu baştan yapsınlar. Jarno Trulli gibi herkesin sevdiği bir pilota böyle bir muamele yapilmasini doğru bulmuyorum.

Eğer değişecekse yerine kim mi gelebilir? Ne Petrov, ne Van der Garde, ne Liuzzi, ne de Heidfeld. Rubens Barrichello tabii ki!

Birinci pilot - İkinci pilot meselesi

Bu konu Formula 1'de karıştırılan bir konu. Son yıllarda gerçek birinci pilot kavramına uyan tek pilot Ferrari'deki Michael Schumacher'di. Neden? Çünkü, birinci pilot önde olan pilot demek değildir. Birinci pilotun birinci pilot olduğunu önce ikinci pilotun açık şekilde kabul etmesi gerekiyor. Fernando Alonso ve Sebastian Vettel açıkça birinci pilot değildir. Ama öylesine ezici şekilde öndeler ki, herkes bunu kabulleniyor. Birinci pilot için aracın tasarımı dahi değiştirilir. Örneğin, Schumacher oversteer yani arkadan kayma yaşayan araçları tercih ettiğinden aracın tasarımı buna göre oluşturulurdu. Günümüz F1 dünyasında en azından açık şekilde buna rastlamıyoruz.

Bu anlamda Mateschitz Vettel ve Webber sezona eşit başlıyor dediğinde bana yalan gelmedi. Mateschitz benim gözümde en dürüst F1 simalarından birisi. 2010'da son yarışa girilirken Webber'i Vettel'in destekleyip desteklemeyeceği sorulduğunda net bir şekilde "Hayır desteklemeyecek, ben takım emirlerine karşıyım. Böyle bir şekilde dürüst oyunu bozacağıma şampiyon olmam daha iyi, seneyi beklerim ertesi sene tekrar denerim" demişti. Bu öylesine söylenmiş bir laf değildi. Çünkü, Vettel 15 puan gerideydi ve Webber'in şansı daha fazlaydı. Neticede söylediği oldu ve dürüstlük kazandı. Horner ve Marko için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim, bunu da Twitter'da defalarca ifade etmiştim, bu iki kişi F1 padokunun yüz karaları!

Alonso ve Massa da sezona eşit başlıyor evet. Çok fazla kişi bunun aksini iddia edecek biliyorum ama Massa sezona başlayıp ilk 6 yarışta 3 yarış kazanıp Alonso'ya 40 puan fark atar ve Avrupa sezonunda da düzenli olarak Alonso'yu mağlup ederse en azından Alonso kazansın diye kendini paralamaz Ferrari. Yine Grosjean Raikkönen'i defalarca kere mağlup ederse takım Kimi'de ısrar etmez. Bunun tek istisnası Red Bull'da olabilir, çünkü Vettel'e taparcasına bağlı iki isim var orada. Diğer takımlar şampiyonluğa aç ve kiminle şampiyon olabilirlerse onun arkasından giderler.

Soylediklerimi yanlış anlamayın ama, bence Alonso da Raikkönen de açık şekilde mağlup edecekler arkadaşlarını. Vettel de aynı şekilde...

27 Ocak 2012 Cuma

Force India'nin son prensi Jules Bianchi

Force India takimi bugun yaptigi aciklamayla Jules Bianchi’yi 2012 yili icin 3. Pilot ve test pilotu rolune getirdigini acikladi. Hicbir zaman bu tip haberleri gizlemeyi beceremeyen F1 dunyasi bu haberi de yaklasik 2 ay once basina sizdirmisti.
Force India 3.pilot pozisyonunu en duzgun isleten takim. Gecen yil sezon icinde de birkac defa Twitter’da bu konuda ovgude bulunmustum. Takim son 2 yildir test pilotuna duzenli olarak Cuma sabah test imkani veriyor ve dogru secimleri nedeniyle de ayni pilotu yaris koltuguyla odullendiriyor. Paul di Resta ve Nico Hulkenberg parali pilot olmaktan ziyade yetenekleri nedeniyle secildiler. Jules Bianchi transferinde ise ibre paraya ve politikaya yetenekten biraz daha fazla yakin gibi. Neden oldugunu anlatmaya calisacagim.
Artik pek bilmeyen kalmadi, varsa da soyleyeyim ogrensinler, Jules Bianchi’nin menajeri Nicolas Todt. Yani FIA Baskani Jean Todt’un oglu. Ayrica Felipe Massa’nin da menajeri. Nicolas Todt biraz babasinin etkisi, daha cok da yeteneginin etkisiyle sporda basarili hareketler yapiyor ve yapti. Bir baskasi Felipe Massa gibi bir pilotu 6 yil Ferrari’de tutamayabilirdi. Jules Bianchi’yi Ferrari Genc Surucu Akademisinin gozbebegi yapamayabilirdi, dahasi test pilotuna koltuk vermesi neredeyse garanti Force India’ya bir suru rakibinin arasindan siyrilip pilotunu yerlestiremeyebilirdi. Iste bu Fransiz menajer vatandasi Bianchi’yi de koruyup kolluyor.
Bianchi Ferrari'nin goz bebeklerinden birisi

Jules Bianchi 22 yasinda ve su ana kadar yaristigi onemli serilerde cok onemli bir basarisi yok. Elbette siradan bir pilota gore yaptiklari cok basarili ama Ferrari’nin ilk genc surucu gozbebegi normlarina gore konusuyorum. GP2’de Asya serisinde bir 2.’ligi. ana seride de sezon 3.lugu var. Birkac yaris kazandi. 2011’in ilk bolumunde kelimenin tam anlamiyla belali bir donem gecirdi. Yarislarda basina gelmedik kalmadi. Polyannaciligi cok seven Ferrari Twitter hesabi @insideferrari bu donemde cok eglendigim tweetlerle bunlarin haberlerini yumusatarak vermisti. Her neyse Ferrari’nin F1 takimiyla 2011’de kazandigi tek yaris olan Silverstone’da Bianchi de tek galibiyetini aldi, kaderin cilvesi iste…
Jules Bianchi bana gore Ferrari’nin aradigi yetenek degil. Bunun icin erken konusuyorum biliyorum ama hislerime bu kadar da guveneyim artik… Takimin da memnun olmadigini dusunuyorum ve bekle gor politikasi uyguladiklarini dusunuyorum. Boyle bir donemde de pilotun piste cikabilecek bir sansi olmasi Ferrari’ye ‘cherry on the cake’ olurdu. Hele de farkli bir motorla (Mercedes) test yapacak olmasi ve son yillarda hizli pistlerde daha hizli gozuken bir paketle test yapacak olmasi yonuyle… 2013’de Force India’ya gecmesinin iki yolu var;


1.Takimin kaynak saglar gibi gorundugu Mercedes GP’de Schumacher ya da Rosberg’in gitmesiyle yer bosalirsa onun yerine gecmesi
2.Paul di Resta ya da Nico Hulkenberg’in kotu performansi sonrasi takimdan gitmesi ve yerine Bianchi’nin gecmesi. Bu ikinci ihtimali pek olasi gormuyorum. Ilki olasi ama…
Ferrari Massa yerine Bianchi’yi alir mi? Buna da pek ihtimal vermiyorum. Ferrari hatirlayamadigim kadar uzun bir suredir hic caylak yaristirmadi. Bianchi Mclaren’de Lewis Hamilton gibi yetisebilirdi ama Hamilton olmadigini pist ustu performansi gosterdi. Bu yuzden de Ferrari koltugu icin once kendini ciddi olarak ispatlamasi gerekiyor. Su anda yapmayi hedefledigi tek sey bence Force India koltugunu ele gecirmek olmali.
Bianchi ile 2010’da Turkiye GP’sinde gorevliyken tanismistim. GP2’de yaptigi bir kazada komiserler tarafindan cagrilmisti, Nicolas Todt ile kapida boynu bukuk beklerken tanisip uc bes kelam etmistim. Gelecegin sampiyonu olabilirsin demistim ve bir resim cekilmistik. Aradan gecen 2 yilda acikcasi ben hayal kirikligina ugradim. Bakalim 2012 nasil gececek onun icin?
Takim Bianchi icin “en az” 9 yaris Cuma testine cikacak demis. Bu muhtemelen 9’dan da fazla olur. Bu yarislarin da agirlikli olarak Hulkenberg’in daha once yaristigi pistler olacagini saniyorum. Yani bir Hindistan ya da Teksas da sahne almasini beklemiyorum. Yine sezon acilisinda, Monaco’da ve hizli pistlerde de piste cikmayacaktir. Zaten kalan yarislarin cogunda piste cikar. Bu da onun icin bulunmaz bir sans.
Basindan birisi Ferrari’ye 3.pilotunuzu aciklamayacak misiniz sorusunu sormus. Ferrari basin sozcusu de son derece aptalca bir cevap vermis, buna ihtiyacimiz yok seklinde. Tabii ihtiyaciniz yok, Massa'nin kazasinda gorduk ne hale dustugunuzu. Takim elbette ihtiyaci olursa Bianchi’yi cagiracak. Ancak bu soruya boyle de cevap verilmez.
Her neyse, Jules Bianchi’ye simdilik iyi sanslar ve basarilar diliyorum. Pistte bir anda mantar gibi artan Fransiz suruculer ve veba hastaligina yakalanmis gibi bir bir giden Italyan suruculere dikkat cekerek bitiriyorum…

24 Aralık 2011 Cumartesi

Ferrari atının tekrar şahlanma çabaları


2004 yılında sporun her açıdan tartışmasız en dominant takımı, galibiyetleri silip süpüren, en yüksek bütçeye sahip, arka bahçesi Fiorano’da, Mugello’da sınırsız testler yapan, taklit etmeyen ve taklit edilen, Concorde Anlaşması’nın ek ödemeli ön şartlı takımı Scuderia Ferrari günümüzde önce ekonomik kriz, sonra teknik şartların değişimi ve sonra da test yasağının devreye girmesiyle bu güçlerini bir bir kaybetti. Artık pist üzerinde Red Bull ve Mclaren’e geçilen, diğer takımlara uymak adına da ekonomik gücünü kullanamayan bir Ferrari var karşımızda.

İşte bu Ferrari, bana göre eski gücünü yeniden kazanmak amacıyla geçtiğimiz ay FOTA’dan ayrıldığını duyurdu. Bu ayrılış sonrası ilk açıklamalar geçtiğimiz hafta geldi. Bu yazıda o açıklamaların satır aralarına girmek ve deşifre etmek istiyorum.

“Masrafları kontrol etmemiz gereken bir durumdayız ve RRA'nın uygulanabilir olması gerek. Bu yüzden ilk önce önemli olan RRA'nın neler getirdiğini anlamak. Ardından büyük takımlar en iyi çözümün ne olacağını tartışmalı. Önceliğimiz bu. Geçen bir iki yılda çok fazla konuştuk ama sonuçlara ulaşamadık."

Stefano Domenicali

Bunu söyleyen Stefano Domenicali. Barışçıl bir mesaj gibi görünüyor ama işin aslı böyle değil. Öncelikle takım özetle biz RRA’nın kapalı ve belirsiz mesajlarından sıkıldık, net bir anlaşma istiyoruz diyor. Ardından ekliyor, “büyük takımlar” en iyi çözümün ne olacağını tartışmalı. Buradaki büyük takımlar büyük dörtlü: Ferrari, Mclaren, Red Bull ve Mercedes. Bu kelimelerde bile Ferrari’nin diş gösterdiğini anlamak zor değil. Son cümlede belirttiği geçen iki yıldır çok konuştuk ama sonuçlara ulaşamadık cümlesi de Red Bull’a gösterilen tepkinin bir başka şekilde söylenişi. Takım Red Bull’un hile yaptığını ısrarla kapalı kapılar ardında iddia ediyordu.

Bir başka çok önemli cümleyi de Luca di Montezemelo’dan dinleyelim.

“Bütçe kısıtlamasını dolaylı yoldan yapmayı tercih ediyorum, denetimcilerin kontrolüyle değil, zira bunda hile yapmak çok kolay. Asla bütçe kısıtlamasını kabul etmeyeceğim, çünkü bütçe kısıtlaması rekabetin karşısındadır.”

Luca di Montezemelo

Sırf bu cümlelere 5 sayfa yazı yazabilirim, o kadar imalı konuşmuş ki Ferrari Başkanı… Bütçe kısıtlaması 2009 yılında gündeme getirilmişti. FIA 2009’un Mayıs ayında hem krizin etkisi, hem de Formula 1’e yeni takımların girebilmesi için 30 milyon pound bütçe kısıtı koymuş ve ilk tepkilerden sonra bu rakamı 40 milyon pound’a çıkarmıştı. Karar FIA’da onaylanmıştı. Ferrari, Red Bull ve Toyota kararı en sert protesto eden takımlardı. Hatta Ferrari Fransız mahkemelerinde bu karar itiraz etmiş (FIA Fransa’da bulunduğundan) ve davayı kaybetmişti. Mesele büyüyünce ve takımlar kendi aralarında yeni seri kurmaya karar verince konu kapatılmış ve bu mesele Max Mosley’in de sonunu getirmişti.

Konu sonradan çok daha yüksek rakamlı bir bütçe kısıtı, takım aktivitelerinin sınırlanması, personel sayısına sınır getirilmesi, yarışlara götürülen çalışan sayısının sınırlandırılması, test yasağı ve rüzgar tüneli kullanımının sınırlandırılması gibi somut aksiyonlarla sonlandı. Ancak Ferrari bu sene içinde sürekli bu şartların esnetilmesi için söylendi durdu. En son da FOTA’dan ayrılarak bu tepkisini belli etti. Montezemelo şu anda bütçe kısıtının tamamen kaldırılması ve sadece şekilsel ve adetsel kısıtlamalar yapılması konusunda net bir görüş bildiriyor. Yani toplamda harcayacağım rakama karışmayın, hepimiz örneğin 100 mühendis çalıştıralım ama maaşlarına karışmayın, ben daha yüksek maaşla daha iyi mühendisler çalıştırmak istiyorum diyor. Yine malzeme sağlayıcı firmalarla yapılacak çalışmalarda da bütçe kısıtının olmaması önemli bir değişikliğe yol açacaktır, Shell ile yakıt, Brembo ile fren sistemleri alışverişi gibi. Ve bu söylenen şey gerçekleşirse Ferrari’nin daha rekabetçi olacağı aşikar.

Kısaca Ferrari kaynak kısıtlama anlaşmasına sadık kalacağını şeklen söyleyip FOTA’nın dağılması konusunda yüreklere su serper görünse de, satır aralarında söylediği şartlarla bir daha asla bu cenderenin içine girmeyeceğini ilan etmiş oluyor.

Bir diğer açıklama da testlerle ilgili ve yine Montezemelo’dan geldi. Ferrari Başkanı sezon içi testlerin artırılması için talepte bulundu ve eskiden testler sınırsız olduğu zamanlarda sürekli testten artık bütçelerin tükendiğini ve bunu önlemek için test sınırlaması istediklerini ama tamamen kaldırılmasının da “vur dedik de öldür demedik” gibi olduğunu söylüyor. Bu konuda artık neredeyse her takım hemfikir. Ancak 3 günlük bir sezon içi testinin yetmediğini ve iki önemli nedenle sezon içi testlerinin artması gerektiğini söylüyor:

1.Genç sürücülerin sezon içi testleriyle kendilerini gösterebilecek fırsat bulacak olmaları.

2.Sponsor ve medya aktivitelerine sezon içi testlerle daha fazla fırsat ayrılacak olması ve bunun da bütçeye destek olacak olması.

Genç sürücü meselesinde haklı olabilir, Ferrari özellikle Genç Sürücü Akademi’sini (FDA) kurduktan sonra bu pilotların yetiştirilmesinde sorunlar yaşıyor. İlgili pilotlar sadece sene sonu testinde araç koltuğuna biniyor, o da en iyisiyle. Diğer pilotlar 2 yıl önceki araçla Mugello ya da Fiorano’da turlar atıyor, bu da yarışlara hazır olmak anlamına gelemiyor. Sezon içi testler bu konuda faydalı olabilir.

İkinci meselede de haklı, ancak çok dolaylı bir talep olduğundan pek dürüstçe değil. +3 günlük bir testle gelecek sponsor ve maddi destek oldukça sınırlı. Bu yüzden pek mantıklı bulmuyorum.

Önemli bir konuyu daha gündeme getiriyor, test yasağı başlayınca takımlar çok gelişmiş simülatörler üretmek zorunda kaldılar, bunların da maliyetinin testten pahalı olduğunu söylüyor. Ferrari simülatör konusunda Mclaren ve Red Bull’dan geride, bu bir sır değil. Hele Red Bull’un simülatörünün çok gelişmiş olduğu bilinen bir gerçek. Takım da bu açığını kapatmak için simülatörünü geliştirdi ve simülatör neredeyse ayrı bir bina haline geldi.

Tüm bu amaçlarla takım sezon içi testlerin artırılmasını talep ediyor. Bu sene için bir değişiklik olacağına kesinlikle inanmıyorum ama 2013’de iyileştirme olacaktır.

Bu iki konuda takımdan gelen bu açıklamalar Ferrari’nin azalan gücüne ve F1 politikasındaki azalan etkisine en hassas iki konudan başlayarak neşter vurması hareketi bana göre. Christmas kutlamasında Bernie’ye uzatılan zeytin dalından da yola çıkarak Ferrari’nin yeniden zirveye dönmek istediği (hem pistte, hem pist dışında) ve 2013 Concorde Anlaşmasında imtiyaz almaya devam etmek istediği sonucuna varabiliriz.

3 Aralık 2011 Cumartesi

Ferrari ve Red Bull ayrıldı, FOTA çatırdıyor!


Sıkıcı Formula 1 sezonu şampiyonunu çok erken belirledikten sonra son yarışı Brezilya’yı da bitirdikten sonra tatile girdi. Normalde sezon sonrası Aralık ayı çok sönük geçerdi, hatta takım çalışanları gibi muhabirler de iş yokluğu sebebiyle izinlerini bu ay yaparlardı. Fakat bu sene herşey gibi bu konuda da olağandışı bir dönem yaşıyoruz. Öncelikle FIA’nın açıkladığı takım listelerinde bırakın yeni pilotları, yeri garanti sanılan pilotlar bile yer bulamadı. Bu da bol bol transfer dedikodusu anlamına geliyordu. Üstüne Kimi Raikkonen’in sansasyonel Lotus Renault transferi eklendi. Son olarak da yazımın da konusu olan Ferrari ve Red Bull’un FOTA’dan ayrılması F1 medyasının kış uykusuna yatmasını engelledi.

Peki Red Bull ve Ferrari neden FOTA’dan ayrıldı? Biraz detaya da girerek bu konuyu inceleyelim.

FOTA nedir? Neden kuruldu?

FOTA Ferrari’nin liderliğini yaptığı bir grubun 2008’de girişimiyle kuruldu. Bernie’nin sık sık “bir araya gelip çay kahve içip ayrılıyorlar” tipi laflarla eleştirdiği grup asıl olarak da bir araya gelip Bernie ve FIA’ya karşı güç oluşturup kurallarda ve kaynak dağılımında söz sahibi olmak için kurulmuştu. Bunda çok başarılı da oldular. 2008 senesinde kurulmasının bir başka esprisi de küresel krizin etkilerinin Formula 1’i vurmasını engellemekti. Bunun için önce;

-Sezon içi testler yasaklandı
-Rüzgar tüneli kullanımı sınırlandırıldı
-%100 ölçekli rüzgar tünelleri maksimum %60 ölçeğe indirildi gibi takımları ciddi rahatlatan kararlar alındı.

Bu kararlar büyüklerden ziyade Sauber, Toro Rosso, Williams, Force India gibi orta sıra takımlarına yaradı. Şunu eklemeliyim, bu kararlar alınırken henüz yeni takımlar yoktu (HRT, Virgin, Team Lotus). Yani kararlar onlar için alınmıştı. Peki onlar için de alınan karar neydi, yani onların da faydasına olan karar neydi? RRA, yani Kaynak Kısıtlama Anlaşması (Resource Restriction Agreement).

RRA (Resource Restriction Agreement)

RRA’nın ömrü çok uzun değil. Yukarıda saydığım rüzgar tüneli kullanım şekli ve saat sınırlamaları RRA kapsamında alınmıştı. Temel mantığı takımların eskiden sınırsız olan rüzgar tüneli kullanımı, ölçek serbestisi, CFD gelişim süresi, harcanan toplam para, takım elemanları sayısı gibi elementlere ortak bir sınır getirmek ve eşit şartlarda gelişim yapmalarını sağlamaktı. Takım elemanlarının sınırlandırılması ve piste getirilen elemanların sayısının da azaltılması en son alınan RRA kararlarındandı. Takımlar büyük ölçüde bu kararlara da uydular. Büyük ölçüde diyorum, çünkü özellikle Red Bull’un bu anlaşmayı deldiği konusunda 2011 senesinde sık sık özellikle Ferrari’nin suçlamaları oldu. Christian Horner da aynı sayıda alaylı biçimde “meyve veren ağaç taşlanır” mealinde suçlamarı reddetti.

Ferrari yıllardır şampiyon olamamanın ve elinde kaynak olduğu halde bunu kullanamamanın da etkisiyle RRA’ya karşı olduğunu net bir dille ifade etmese de bunun için kulis yapıyordu. Ferrari’den sonra RRA karşıtı en büyük takım Mercedes. Mercedes de kaynağı olduğu halde sonuç alamayan en büyük takım. Michael Schumacher’in sık sık test yasağını eleştirmesine 2011 senesinde şahit olmuştuk.

RRA konusunda bir süredir takımlar arasında çözülemeyen bir problem söz konusuydu. FOTA’nın aslolarak çatırdamasının temel sebebi bu. Kamuoyuna takımlar problemin ne olduğunu net bir şekilde ifade etmiyorlardı. Ferrari ve Red Bull’un önerileri olduğunu biliyorduk. Ancak bunu tahmin etmek çok zor olmasa gerek. F1’in şampiyon olmak isteyen en büyük takımının (Ferrari) ve ezici şampiyon olduğu için ünvanını korumak isteyen (Red Bull) takımının temelde talebi bu şartların esnetilmesi olacaktır. Orta sıra takımları da ezilmemek için buna karşı çıkarlar.

Ferrari’nin tek derdi bu mu?

Ferrari’nin tek derdi RRA değil elbette. Concorde Anlaşması 2012’de bitiyor ve Ferrari’nin durumunun en büyük sebebi de bu. Ferrari bilindiği gibi Concorde Anlaşmasında Bernie’den yani FOA’dan örtülü bir bedel alıyor. Bunun 100 Milyon $ olduğu düşünülüyor. Ferrari’siz bir F1’in olmayacağı düşüncesinden hareketle bunu paraya dönüştürmüşler. Bunda da çok haksız değiller. Bugün bütün büyük firmalar marka değerlerini ürünlerinin fiyatlarını artırarak kullanıyorlar. Ferrari de dünya üzerinde Formula 1 deyince akla gelen ilk marka olmanın faydasını kullanıyor. Yeni Concorde Anlaşması ne zaman gündeme gelse Ferrari Bernie’yi farklı bir seri kurmakla tehdit etmişti. Son dönemde bu söylemi yumuşattı. Ferrari’nin de F1’siz çok farklı bir durumda olacağını kabul etti. Peki bu söylem yumuşamasının üzerine FOTA’dan ayrılmak peşpeşe gelince akla ilk ne geliyor?

Bildiniz, Ferrari para kokusu aldı! Concorde Anlaşması kamuoyuna açıklanan bir anlaşma değil, duyumlara göre Bernie 31 Aralık 2011’den önce hiçbir takımla para konuşamaz ve onlara diğerlerinden farklı bir şey öneremez. Görünen o ki Bernie 2005’de olduğu gibi bu anlaşmada da Ferrari’ye fazladan para önererek onların F1 içinde kalmasını sağlayacak ve FOTA’da olmayan bir Ferrari’nin de diğer takımların gücünü ve pazarlık kabiliyetini azaltacak olmasının yardımıyla anlaşma çok daha kolay olacak. Bütün bunlar şu 3 gerçeği işaret ediyor:

1.Ferrari Bernie ile yeni Concorde anlaşmasını görüşmeye başladı.
2.Ferrari Bernie’den yine farklı bir bedel talep etti.
3.Bernie de Ferrari’den FOTA’dan ayrılmasını talep etti ve bu görüşmeler başlıyor.

Red Bull’un durumu

Red Bull’un durumu daha çetrefilli ve gizli. Red Bull’un ayrılmasına en büyük sebep RRA (Kaynak Kısıtlama Anlaşması) için verdikleri teklifin kabul görmemesi. Bu konuyla ilgili bir açıklama yok, ancak tahminimi söylemek gerekirse Red Bull eski RRA anlaşmasının birazcık daha esneterek devam ettirilmesini istemiş olabilir. Bu esneme içinde muhtemelen personel sınırlandırmasının artışı var. Piste getirilebilecek kişi sayısı, fabrikadaki toplam personel ve toplam bütçe konusunda artış istemiş olabilirler. Bu da sezonu domine etmiş bir takımın unvanını korumak için en doğal talebidir.

Bir diğer sebep de Bernie’nin sadece Ferrari’yi değil, Red Bull’u da fonlama ihtimali olabilir. Elbette Bernie Ecclestone bunu amme hizmeti olarak yapmayacak. Red Bull şu anda Toro Rosso ile birlikte iki takım sahibi ve kararlarda söz sahibi. Mateschitz bu tarz bir talepte bulunmuş olabilir. Rakam Ferrari kadar olmayacaktır, ancak bana göre Red Bull’un ayrı bir statüde değerlendirilmesi muhtemel.

Bundan sonra neler olacak?

Her iki takım birlikten ayrılsalar da RRA için alınacak kararlara yardımcı olacaklarını açıkladılar. Ancak bu ayrılışın Concorde Anlaşması ile bağı gerçeklik kazanırsa Mclaren ve Mercedes GP’nin durumu sadece izleyeceklerini düşünmek safdillik olur. Ancak özellikle Ferrari ile birlik oluşturamayan takımların Ecclestone karşısında pazarlık gücü zayıf olacak ve muhtemelen anlaşmayı yapmak zorunda kalacaklar.

Bu arada RRA anlaşması prensip anlaşması değil, legal olarak kayıt altına alınmış bir anlaşma ve süresi 2017’ye kadar uzanıyor. Takımların ortak kararla anlaşmadan buna uymama ihtimalleri yok, aksi takdirde mahkemeyle yüzleşeceklerdir. Eninde sonunda FOTA içinde olsa da olmasa da anlaşmak zorundalar. Bu sebeple bana göre bu ayrılığın en büyük sebebi Concorde Anlaşmasının durumu.

Yeni sezon başlamadan RRA’nın da ortak bir zeminde buluşularak halledileceğine inanıyorum.

21 Ağustos 2011 Pazar

Sezon içi testler kime fayda sağlayacak?

Formula 1 uzun yaz arasının son haftasındayken Formula 1 severler de sabırlarının son derecelerini geçiriyorlar. Örneğin, ben kendimi uzun süredir sefere çıkmadığı için oflayıp puflayıp halinden şikayet eden yeniçeri gibi hissediyorum. Neyse ki uzun yaz arasının sonu harika bir pist Spa ile başlayacak. Yazımın konusu yaz arası değil, bu aralar gündemdeki bir konu olan sezon içi testlerin dönüşü…

Bana sık sık gelen bir soru var, Red Bull neden çok güçlü ve Ferrari/Mclaren neden en güçlü zamanlarından bu hale düştü? Farklı zamanlarda yazdığım yazılarda bu soruya cevap vermiş ve en önemli üç sebebi şöyle saymıştım:

1.Bütçe kısıtlaması nedeniyle Ferrari ve Mclaren’in güçlerini kullanamaması
2.Red Bull’un elinde Adrian Newey gibi bir deha varken Ferrari/Mclaren’in cevap verememesi
3.Sezon içi testlerin yasaklanmasıyla Ferrari/Mclaren’in Red Bull’u takipte zorlanması. 

İlk defa Türkiye GP’si sırasında FIA sezon içi testlerinin geri dönüşünün gündeme geldiğini ve mümkünse 2012’de, olmazsa en geç 2013’de geri döneceğini açıklamıştı. Burada sebep çok açık: Motorsporları ve teknolojinin zirvesi Formula 1’de sezon içi testler yasakken diğer motorsporları dallarında bu mümkün.

Testler bilimin ABC’si sayılabilir, zira deneme yanılma metodunda fikrinizin başarısını ilk defa gerçekleştiği sırada görmemek için önce deneylerde bakmanız gerekiyor. F1’de de 2009’da ağır kriz sırasında başlatılan bu kuralın hala işler olduğunu görmek kimseyi mutlu etmiyor. Kimseyi demeyeyim aslında, bütçesi düşük takımlar testlerin geri dönüşünü görmek istemiyorlar, zira daha da geri düşme ihtimalleri yüksek. Bu takımlara örnek saymak zor değil, HRT, Virgin, Sauber ve birkaç takım daha… Takımlar Birliği konuyu sık sık görüşüyor ve bazı görüşler çıktı bile.

1.Sezon içinde 3 defa 2 günlük testler üzerinde en çok konuşulan konu.
2.Bu testlerin yapılacağını pistlerin takvimde olmayanlar arasında seçilmesi konuşuluyor.
3.İlginç fikirlerden biri de testlerin en azından bir kısmını daha önce GP’ye çıkmamış genç pilotlarla yapmak. Yani sezon sonunda Abu Dabi’de yapılan testi artırmak.
4.Pirelli’nin fikri de 1 günlüğüne bazı pistlerde kalarak Pazartesi günleri test yapmak ve böylece maliyetleri düşürmek.

Öyle görünüyor ki sezon içinde 3 defa 2 günlük, birinde genç pilotlarla yapılan ve takvimde olmayan pistlerde testler geri dönecek. Benim fikrim Barcelona öncesi, İngiltere öncesinde ve Monza sonrasında 3 ayrı test seansı görebiliriz gelecek sezon. Peki sezon içi testlerle ne değişecek, bu kimin işine yarayacak?


Ferrari ve Mclaren taraftarları çok sevinmemeli bana göre. Bu iki takımın sevinmesi ve eskisi gibi öndeki iki takım olması için sınırsız sezon içi testlere dönülmesi gerekiyor. Ferrari’nin kendine ait Fiorano pisti var ve orada istediği zaman düşük maliyetli testler yapabilir. Eğer sınırsız teste dönülürse Ferrari’nin 2004 sezonu gibi güçlü olmasa da 2007’deki gibi güçlü başlangıç yapması kuvvetle muhtemel olurdu. Mclaren de keza sınırsız testten fayda sağlayabilir.


Mercedes GP yeni sistemden çok fayda sağlayacaktır. Ross Brawn’ın talebiyle çalışan sayısını artıran ve F1 takımına desteğini tazeleyen Mercedes’in daha fazla testle ön sıralara tırmanması çok muhtemel. Schumacher gibi muhteşem bir test kaynağının da kullanılmasıyla Mercedes GP bu sistemden fayda görecektir.


Red Bull da yine sezon içi testlerle gücüne güç katar. Takım zaten 2 sezondur başarılarıyla sponsor desteğini de arkasına aldı ve zaten bütçesi uygundu. Sınırlı sezon içi testler takımın ekmeğine yağ sürecektir.

Gridin geri kalanında sezon içi testlerden fayda sağlayacak üç takım görüyorum:

1.Renault
2.Williams
3.Team Lotus

Lotus Renault GP bütçesinin daha uygun olması ve test edecek şeylerinin olması, Williams mühendislik takımındaki atılımı ve artan bütçesi, Team Lotus da takımdaki başarılı mühendisleri ve daha yüksek bütçesiyle bu sistemden fayda sağlayacaktır. Gridin geri kalanının sezon içi testlerde şu halinden sıralama olarak daha ileri gideceğini düşünmüyorum.


Bu konudaki gelişmeleri beraberce göreceğiz, umuyorum ki testler seyir zevkimizi artırsın. Herkese iyi tatiller, önümüzdeki hafta Belçika GP’de görüşmek üzere…

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Güneşi Gördüm ve Norveç'in batan güneşi...

Norveç'te geçtiğimiz günlerde yaşanan akıl almaz saldırıyı sanırım herkes biliyor. Anders Behring Breivik adında aşırı sağcı bir kendini bilmez polis kıyafeti giyerek biri bombalı saldırı, biri de silahlı saldırı olmak üzere iki saldırıda 100'e yakın insanı öldürdü.

Saldırının Norveç'te yaşanması başta Norveç'te yaşayanlar olmak üzere tüm dünyayı şaşırttı. Peki neden? Çünkü insan haklarını en üst seviyede yaşatan ülkelerden biri. Korkunun anlamının bilinmediği, dünyanın en güvenli ülkelerinden biriydi Norveç.

Mahsun Kırmızıgül'ün yönettiği "Güneşi Gördüm" filmini izlediniz mi? Filmde Doğulu aile Pkk terörünün köyde yaşamalarını engellemesi nedeniyle topraklarından ayrılıp Norveç'e göçmen olarak yerleşiyorlar. Norveç'teki akrabaları onlara Norveç'in ne kadar farklı bir ülke olduğunu anlatıyor. İnsan haklarının geldiği noktayı, sosyal hakları, devletin insana verdiği önemi, halkın hoşgörüsünü, Norveç'in fiyortlarını...

Hatta Türkiye'ye neden dönmediğini anlatırken Türkiye özlemini Cahit Sıtkı Tarancı'nın efsane şiiri Memleket İsterim'i okuyarak anlatıyor. Biraz da Norveç'i resmediyor orada...

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet o da ölümden olsun...

İşte orada anlatılan özgür Norveç'e ironi yaparcasına dünyanın en güvenli ülkesini bir meczup kana buladı. Saldırı eğer göründüğü gibi tek kişilik değilse dünyayı yönetenler insanlara burada bile rahat değilsiniz, sadece bizim dediğimiz olur diyor olabilirler....

Saldırıyı duyunca film geldi aklıma. Ancak yazma şansım oldu. Cahit Sıtkı'nın anlattığı Memleket'e kavuşmak dileğiyle... Dünyanın her yerinde hem de....