24 Ocak 2010 Pazar

Karlar düşer 1... (Çocukluk-İlkokul-Ortaokul)

2 yıldır hasretle beklediğimiz kar sonunda geldi. Hem de öyle böyle gelmedi, karlar yerlerde örtü oldu, kartopu da oynandı, kardan adam da yapıldı, kızakla poşetle tepsiyle insanlar ne bulursa kaydı. Yarın da devam edecekmiş kar. Hal böyleyken aklım hep eski kışlara gidiyor, çocukluğumun ve ilk gençliğimin kışlarına...

Erzincan'ı duyunca herkes Doğu Anadolu şehri olmasından hareketle çok soğuk zanneder. Oysa ki karlı geçen gün sayısı hemen hemen İstanbul kadardır, etrafındaki yüksek dağlar nedeniyle ve ovada olmasından ötürü çok soğuk değildir. Ayaz olur, ancak rahatsız etmez, kar da çok yağmaz. Eskiden yağardı, İstanbul'a da yağdığı gibi...

Hatırladığım en eski kış 3 yaşımın kışıdır, 1983'de Erzurum'daki depremin Erzincan'ı da etkilediği kötü zamanlardır. Ekim'in sonunda olmuştu ancak Ocak-Şubat aylarına kadar çadırda geçirmek zorunda kalmıştık. Daha sonra 5 yaşımın, okul öncesinin kışlarını hatırlarım. O zaman kar sağlam yağdığında sokaklarda insanların yürümesi gereken yerler temizlenir, diğer yerlere dokunulamazdı, çünkü benden de uzun olurdu o karların yüksekliği. O zaman da akranlarımdan uzun olduğum dikkate alındığında 1,20 mt gibi bir yükseklik yapar, evet oldukça yüksek... Okula başlayınca bu karlar devam etti, sanırım 1990 başlarına kadar da iklimde büyük değişiklik olmadı.


Garip bir özelliğim aklıma geldi şimdi. Her mevsimi zamanında yaşamak tutkusu... Sonbahar gelince yapraklar dökülür ve bu hoşuma giderdi. Yapraklarını dökmeyen ağaçlara gıcık olurdum, mevsime direnmesine kızardım. Sonbahar bitince artık kış zamanıydı. Güneş çıkmasın isterdim. Hergün istisnasız hava durumunu izlerdim. Trt yıllarının hava durumu ikonlarını hatırlayanlar bilir. O yıllarda kar yağışını salak bir kardan adam temsil ederdi. Gülümseyen bir kardan adam, yanında sopası.. Kar yağışı oydu. O ikonu görmek için hava durumunu izlerdim. En soğuk şehir bizimki olmalı, kar yağmalı sürekli, mevsimi mevsiminde yaşamalıyız... Erzurum'a sinir olurdum bizden soğuk olduğu için, aynen Malatya'ya yazın bizden sıcak olduğuna sinir olduğum gibi...


Kar yağmaya başlardı, artık tek derdim o kar tutsun'du. Erimeye başlayan yerlerin üzerine karlar döker ve dondurmaya çalışırdım. Zaten 1 gün yağsa ve tutsa gerisi kolaydı. Gelsin kızaklar, gitsin kartopular. Ayakkabı üzerinde kaymaktan altları kısa sürede dümdüz olurdu, bu da hem daha rahat kaymak, hem de düz yolda da düşmek demekti... Hatta yeni ayakkabı alırken altına özellikle bakardım, çok tırtırlı olmasın, düze yakın olsun da rahat kayayım diye..

İlkokulda kar yağarken gözlerimiz sürekli camlarda olur, yağsın yağsın yağsın isterdik. Hele o taneler minik tanelerden lapa lapa denen forma gelince çıldırırdık. 12 yıldır İstanbul'da hiç lapa lapa kar görmedim, yok yok sanırım 2002 kışında yağmıştı bir defa... En büyük isteğimiz okullar tatil olana kadar yağmasıydı. Ama koca ilkokul ve ortaokul hayatım boyunca 2 ya da 3 defa tatil oldu. Ortaokul demişken karlı havalarda eğlenmek anlamında en kral eğlenceli günlerim ortaokulda geçti. Karlı havada top oynamaktan, okulunun önündeki yokuştan saatlerce kaymaya, acımasız kartopu savaşlarından 2 insan boyundaki kardan adamlara ne ararsan vardı. Nasıl bir yerimizi kırmadık hala şaşıyorum.

Manyaklığımın zirve yaptığı zamanlardan birini 1993 kışında yaşamıştım. Kendini bildi bileli kardan ev nasıl olur hayal eden Metin'in eline şans geçmişti. Her taraf kıyamet kar. Saat 09.00'da çalışma başlar, gece bitmeli ki soğuktan donsun ve kalıcı olsun. 15.00-16.00 gibi ev hazırdır, boyumdan uzun, yaklaşık 10 mt2'lik kardan ev. Yan komşumuzun çocukları gıcık olup onlar da başlamıştı. Ve emindim gece saldırıp bizimkini yıkacaklar. Aynen düşündüğüm gibi oldu. Biz çaktırmadan nöbet beklerken saldıran komşu çocukları püskürtüldü, evleri de kartoplarından nasibini aldı. Benim evim de 3 gün ayakta kaldı, sonra da güneşe yenik düştü. :)

Erzurum'daki lise günleri ve İstanbul'daki üniversite günleri gelecek bahsimin konusu... Coming soon...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder